.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Ruh/um yazsa ben sussam hani filmlerde oluyor ya,
güya ruh bedenden çıkıyo
böyle uzaklara uzaklaşıyo öyle olsa...
Öyküler olsa,
hayatta benden daha çok yaşamış insanların anlattığı.
Dinlesem onları..
'Aaa!' desem, şaşırsam anlatılanlara...
Yol gösterir gibi yapsalar bana
ya da yol gösterseler gerçek manada...
Bak işte böyle böyle diye anlatsalar tek tek..
Ben yine burnumun dikine gitsem...
İnatlaşsam, sorsa biri sonra bana :
***
-İnsanlardan mı kaçıyosun?
-Hayıııııııır!
***
Diye cevaplasam,
sonra aynı soruyu içime sorsam
o kocaman 'evet' i görmemeye çalışsam...
Öykü demiştim, değil mi?
Öykü nedir?
Bence yaşadığımız haldir.
Peki biz napıyoruz?
Hayatın içinde birer öykü oluyoruz...
Onu yaşayarak yazıyoruz.
Yazarak yaşıyoruz. .
***
'Her insanın bir öyküsü vardır ya...
Benimki de böyle işte!'
...

20 Aralık 2009 Pazar

Bi' an olur ya aklına gelir,
belki öyle bir neden...dir...
Evet sen...di..n. .
Alakayı kurmak alakalı bi' alakam yok
lakin öyküleri severim, bilirsin..
Bir deli'nin kendini avutmak için
uydurduğu yalanlar denebilir, sorularım için.
Yahut ıspanak neden bu kadar yeşil
ya da havuç neden bu kadar turuncu?
Böyle sorularım olabilirdi, ama aklım çöle gitti...
Nedense?
Ne biliyim.. Hayat işte..An...lık...
Uzun uzun yaz!
mayı seviyorum biliyo musun,
uzun uzun konuşmaları sevdiğim gibi...
Aklıma geldi, geleni kovmadım,
aklımda kal...sın...
Aklımın akıllı olması için 'O' bana lazım..
Çölde görülmeyen 'mavi' gibi....
Düştü...r, gör! ül-müş müdür?
Bilmem diyorum ben, hangi soru düşse aklıma...
İçimdeki sesleri duyacaklar diye
ürküyorum.
Oysa çöl yalnızlığı bu!
Kimseden değil,
kendimden medet umuyorum...
Öykü gibi olmadı bu, biliyorum.
Hangi denizlerden
geçilir ki çöle gitmek için?
Ay neyse... Durulma lı, 'korkma' malı yine...
Düşsel bir çöl buldu m ben senin yerine...
Kaybolmadım diyorum,
sadece çölde gezinti hoş geliyo kulağa, kanıyorum...
Avuntusuz kalışlarımın
mihmanı olabilir, bu sorularım,
öyküleşmeye çabalarım...
Belki de sana ve bana dair olmayan
bir öykü yazmaya çalışmak biraz da...
Bak yine uzun yaz...dım!
Diyorum sana, 'seviyorum' uzun uzun yazmayı...
Suç benim değil, firarlarımın...

16 Aralık 2009 Çarşamba


Saçlarının sarısında takıldı sorularım..
Saçlarının sarısında kaldı!
Ağlama diyorum sana ağlama!
Orospu bir gülüş yetiyor mutlu olduğunu
s a n!
m a...
y a

24 Kasım 2009 Salı

İnan (a) mıyorum...

Hayat benimle dalga geçiyor sanki....

18 Kasım 2009 Çarşamba

Anlatamıyorum, sen bile bilme beni sen bile...
Yani sebebim şu! diyebileceğim
hiçbi'şey yok ortada,
sana kendimi anlatma lüksüm de yok aslında...
Sadece senin cümlelerin getirdi beni buraya,
bunu demelisin yanımda olduğunda...

6 Kasım 2009 Cuma

Aynaya bakarken gördüğüm gözlerimdesin,
benimle ölmeyi istersin...
Nefesimde değil,
sesimde saklı kal
mayı beklersin...
Bilirim, seni,
sen benim
varlığım ve yokluğum
arasında gidip gelirsin...
B e n i s e v me! li..sin...
Ben içimdeki hüzünleri serince üstüme,
üşürüm, sen, 'ah!' dersin!
Bakmaya doyamazsın acıma....
Bakmaya doyamazsın,
gözlerimin derinlerindeki kayboluşa...
Beni sevmelisin,
çünkü yok bir nedenin...
Nedensizdim ya, yine öyleyim,
kalbimin en gerçeği..dir sendeki nedensizliğim...
ZK

26 Ekim 2009 Pazartesi

Kendimi sana anlatmıyorum... Kendimi sana çok görüyorum.... Kendimi sana yakıştırmıyorum... Kendimi sende bulamıyorum... Kendimi sana saklamıyorum... Kendimi senden uzak tutuyorum.... Kendimi sana yasaklıyorum... Kendimi senden çok seviyorum... Kendimi sana duyurmuyorum! Kendimi sana bağlamıyorum... Kendimi sensizliğe alıştırıyorum! Kendimi gülderebiliyorum,kendimi ağlatabiliyorum... Çok acı çekiyorum! Yalan! Kendimi yalanlarla oyalıyorum... Seni değil,kendimi oynuyorum! Sen olmasan da yaşıyorum diyebiliyorum! Kendimi kendimle aldatıyorum! Aldatırken bile delicesine bir bağlılık bu! Hani sende olmayan! Yeniden susabilirim... İstersen... Bu kadar basit işte! Sana kendimi anlatmam benim seçimim... İstersem yok olursun! Yoksun bak! Ben seçtim diye böylesin... Kendimi sende görmek istemiyorum... Yıllar var kendimi kendime saklayarak geçirdiğim... O yılları saymak istemiyorum... Yeniden sensiz kalabilirim, kork! muyorum... Hayır sana küsmüyorum, sadece yazdığım şiirleri özlüyorum... Onlar yalan değil,ama olmuyor kendimi durduruyorum! Eskisi gibi ne yaşadıysam sana yazmıyorum! Bilmemen gerekenler var artık! Bilme!melisin... Sana geldiğimde 'hoş geldin' de... Sessizce otur karşımda, değişmemişsin diyerek... Hatta dalga geç benimle, çocuksun işte de, hala çocuksun... Ne zaman büyüyeceksin sen? de... Büyümemi iste.... Büyümem zor gözükse de inan buna, bir gün alışır, unutur de... Kendini kandır! Sözlerime güvenme! O kadar korkak ol ki, 'özledim' bile diyeme...

11 Ekim 2009 Pazar

...

Duymak istemiyorum
odamın camını açtığımda
dışarıdan gelen sesleri..
Çok defa aynı durum oldu..
Hep babasına seslenen biri..
Hangi komşumuz bilmiyorum..
Bilmek istemiyorum...
Çok basit bi' cümle? Ses..
Bi' bayan sesi..Soruyor. .
"Baba turşu yicen mi?"
Of !
Kapat şu camı!
Fark etme hayatı!

8 Ekim 2009 Perşembe


Gül, gülüşleri(n)me...

13 Eylül 2009 Pazar

Rüya/lar/da/yım. .

Başka bir yalnızlığı kendi yalnızlığıma iliştirmek bu..Başka hiçbişey değil..Çizdiğin çizgilerin oluşturduğu o harika bulduğun(Ki zaten harikalar) sana özel olan resimler var ya,arada bakıp dalarken 'vay be!' dediğin içinden..Onlar gibi güzel olabilir mi yalnızlık? Çok fazla yalnızlık var içimde..Birine kal diyorum birine git...Ne kalan kalıyor ne giden gidiyor..Hiç bir bedende birden fazla yalnızlık olur mu? 'Yabancıyım senin cennetine...' Uf ! Ne saçmaladığımı bilmiyorum.Bazen yazdıklarıma 'oha' diyorum! Saçmalık! Bu! Ben böyle iyiyim diyorum içimden..Ne gerek var ki başka bir yalnızlığa ne gerek var yani? 'Ki sen benim gözyaşlarımıda gördün..' Kafam karışıyor.. Karmaşaya ayak uyduramıyorum..Mesela cümleler olmasa kendimi nasıl anlatabilirdim sana..Bunu düşünüyorum.Onların arasına mı saklandım.? Bildiğin gibi miyim ben hep? Gülümseyen gözlerinde hüznü saklayan.."Şimdi uzaklardasın, hayallerdesin, rüyalardasın.. Yalnız kendi derdinle kendi halinde derinlerdesin..."Şarkıdaki gibiyim sanırım..Rüya/lar/da/yım..Çok derine indim, orda kalmak istemiyorum.Kurtar beni! Sana,'beni denize dök!' dedim, koca şehir sulara gömüldü.Beni denize dökme, kederin ahı mıdır bilmem ki..Sırça bi köşküm olsa yeterdi..İçinde koşsam kabarık elbiselerimle ( hep sevmişimdir o elbiseleri )Prenses diyorsun ya, hani şaşırdığımda, hani beklerken gülsem yine...Nasıl aynı anlara hapsolduğumuzu anlasam...Bildiğim tek şey var bunu sende bilirsin.Ben sende misafirim.. Kapıyı açmanı beklemişim..
'Baharım sensin' Dinle! Güzel..di..r. Satır aralarında kendini bul...

8 Eylül 2009 Salı

Gözlerindeki çaresizlik... Birtek ona çare olamam...Gitmek isterim hep içimde bana dur diyen kimse yok o halde kalmamı bekleyen ben miyim? Ben miyim gitmek isterken hep kalan? Kalan olan neden gitmek ister ki? Nedir bu hissin bendeki yeri? Herşey yalnızlıktan mı? Kaçmak... Kalmak... Ağlamak... Bütün bunlara bir tek neden mi neden oluyor? Peki neden? Kendimi boş bir kutu sanıp her gördüğüm güzel şeyi içime saklamak isteyişim mi bu savruluşumun sebebi? Aşk için ağlamam ben derken, en çok hangi acıya ağladım ki? Babamın yanımda olmayışı mı? Yolda parkta yürürken görmek istemediğim kareler mi? Çok basit bir sesleniş mi?Baba... Sevmiyorum kabuklarımı kanatmayı ama uğraşıyorum sonra kanıyolar... Hatırlamak istemediklerim aklımdan çıkmıyorlar.. Ben böyle olsun istemedim demek çare olmuyor... Olmuyor işte, yarımsa bi'şeyler öyle kalıyor.. Kendimi ne kadar saklamaya çalışsam da başaramıyorum.. Aslında başkalarına sorduğum her soruyu kendime soruyorum. Bir başkasının yerine koyuyorum kendimi. Bakıyorum içime. Ben kaybetmek istemezdim böyle birini... Bu cümle geçiyor aklımdan. Satırlarımdan... Ben kaybetmek istemezdim ama kaybettim... Hayata başlarken yanımda olan yanımda değil... Kendimi anlatmamalıyım bu kadar çok bilmemeli kimse beni derken, söylüyorum birden herşeyi çok özlediğimi..Bugün yağmur yağdı... Pencereme vuran damlalar değil, o koku var ya beni sanki yaşadığım andan alıp geçmiş yıllara bıraktı...

6 Eylül 2009 Pazar




D ü ş (ü n ü r) s ü n

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Yeni yeni yürümeyi öğrenen ayaklarım ben. .
Hani adım adım gel diye çağırılan beklenen,
korkuyla karışık bi hüzünle istenen. .
Ben senin gibi olmak istemiyorum denilen. .
Bi mahkümun hapiste harcadığı günlerim ben..
Haftada kaç kere kantine inebilirim
çocuklarım geldiğinde onlara ne alabilirim diye düşünen,
bir yürek olabilirim,
belki de her kantine indiğinde bi hafta boyunca,
çikolata cips şeker alıp çocuklarının,
açık görüşte onu ziyaret etmesini
bekleyen bi babayım ben..
Belki de hiç çocuğu olmamış bir anneyim ben. .
Yaşanmamış bir duyguya hasret,
sen kimsin dendiğinde
"anneyim ben"
diye kendini savunmak isteyen
ama aslında anne olmayan. .
Akıp giden günlerim ben...
Durduramadığın...
Önüne geçemediğin...
Peki ya s e n kimsin!?
Gel,desem,gelir misin?

25 Ağustos 2009 Salı

Sessizliği bozma! yalım. . .


Aslında diye bir başlasam cümleme... Aslında anlatılması gereken o kadar çok şey var ki... Susmak buysa susuyorum, konuşmak buysa konuşuyorum, ve gerçekten çok özlüyorum... Her gün farklı bi anla çıkıyor karşıma hatıralarım,insanın içinde eksik hissettiği duyguları başka hayatlarla, başka hayatlarda hissetmesi ne garip. Annen yoksa, anne gibi sahip çıkan bir dostun olur, baban yoksa baba gibi saydığın bir amcan olur, her ikisi de yoksa anne ve baba gibi seni karşılıksız, senden bi'şey beklemeden seven sevdiğin olur... Olanları olmayanları bir kenara bırak, asıl anlatmak istediğim bu değil...di... Her güne kendimi kandırmak adına gülerek başlasam da günün sonunda veya ortasında ağlamalarım çıkıyor ortaya... Mesela odamda dolanıp duran ama dikkatimi çekmeyen ve en sonunda odamın tavanına yapışmış bi halde bulduğum o beyaz kelebek...ßaşta çok umursamadım onu, duruyodu sessiz, uçmadan. En sonunda onu yatağımın üstünde ölü buldum. . Şimdi masada bir kağıt parçasının üstünde duruyor öylece, dokunamadım ama bekliyor işte... Penceremden dışarı atabilme ihtimalim vardı oysa, ama ben saklamayı daha uygun buldum. . Hani defter aralarına koyarlar kurusun diye güldü o yaa, kelebek değildi,ki yoksa kelebek miydi? Kelebek severim ben, bilmem neden. . . Bembeyaz o kadar beyaz ki, beyaz kağıdın üstünde fark edilmiyo bile, şu ahir ömrümde bir kelebeğin ölümüne şahit oldum ya hatta belki sebep oldum,onun cesedinden korkmuyorum, ben cesetlerden hiç korkmadım ki, çocukluk arkadaşımın babaannesi vefat ettiğinde onu öylece odada ölü bi halde gördüğüm anı hatırladım şimdi, ne alaka dimi? Neyse bak aklıma ne geldi, çocukken alice vardı ya harikalar diyarında olan, işte o harikalar diyarında kaybolmak isterdim ben. . Ve bir o kadar da korkardım kaybolmaktan, ama bu korkum engel olmuyodu içimdeki isteğe... Korkum,beni durduramıyordu yani... Yine öyle olmasından korkuyorum... Geçen günler içinde, yüzüme bakıp mutlu olduğumu sananlar oldu, yine güzelliğimi övenler... O durumlarda ne söylemem gerektiğini düşünmem çok zaman alıyo, bu kötü.. Her neyse içimde yer eden o sızıdan hiç bahsetmedim, ve sanırım bahsetmicem... Konuşur gibi yazmak güzel, 'bahsetmeyeceğim' ııy çok itici... Sonra yine yazarım,şimdilik aramızdaki bu sessizliği bozmayalım, eyvallah. .

14 Ağustos 2009 Cuma

,,


Şimdi gitmek gerçek, şimdi gitmek sensin. . .

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Gül-üş-ler-i


Gülüşlerime takıldın,

sesim sesinde seslendi sessizliğe...

Seni sakladım içime "sorma" derken bile...

Gidişim, gelişimdir sana...

Güvenmen inancındır bana...

"Sana güveniyorum" derken sen,

güven duygusu anlam buldu ruhumda. .

Hani çocuk telaşı..dır yaşamak...

Hani umuda hep inanmak...

Hani olabilecekleri düşünürken,

hayallerde yaşa! maktır ya bazen hayat...

Öylesin. . .

24 Temmuz 2009 Cuma

Öyleyse saçmalıyorum...Bana ne oluyor bu sorunun cevabı sana anlatacaklarım mı?Aslında bi yanım diyor ki sus! anlatma, yazma...Kime ne sen tutulmışsun yalana...Kime ne? Sonra diğer yanım...Diğer yarım... diyor ki susma...sen susunca ben çok yalnız hissediyorum kendimi...Sesini duyunca mutlu oluyorum...Gülmek bazen o kadar içten oluyor ki...sadece tebessüm etmek istiyosun,kurduğun cümleler yetersiz kalıyo susuyosun...Susman, kendi anlatman olmasa hep konuşman istenirdi...Hep konuşman kendini susturman olmasa hep susman istenirdi...Anladın mı beni?Bir tek sen anlarsın biliyorum...Adımın benim olması değil,benim ben olmam seni ben yapan...Sadece sarıl...Ellerimi tut götür beni...Anlattığın o hayallerin içinde olmak istiyorum...Babasızlığımın acısı bu belki şefkat dedim yaa,şefkatini bekliyorum...Güçsüz değilim, güçlüyüm!Ama artık kendime sığınmak ama artık derdime tek başıma ağlamak istemiyorum...Bir başkayım seninle...Seni ben gibi hissediyorum...Seni ben gibi görüyorum...Seni ben gibi seviyorum...Can gibisin,umudun en belirgin halisin...Bu kadar belirgin olman gözlerimi kamaştırıyor...Bi an kendime gelemiyorum...Açtığımda gözlerimi...Sen varsın karşımda,gerçek bu! rüya değil...biliyorum. .Sana beni anlatmak,beni sana katmaktır...Seni bana katıyorum...

17 Temmuz 2009 Cuma

Bu gece dilek tuttum, biliyo musun inanıyorum çocuk gibi bu defa son olsun diyorum, bu defa son... Bana sorulan sorulara cevaplarım gayet net. Buldukların aradıklarına eş değer değil, ondan, dedim ya sana neyi arıyosan o senin içinde... Neden başka bi yerde arıyosun? Aynaya bak gözlerine... - Ağla(ya) mıyorum... deme... Ben ağlayabildiğini düşünüyodum,önceden olduğu gibi... En kötüsü o hiç ağlayamama!k... Çok yaşadım o durumu.. Boş boş duvarlara bakmak.. Aradıkların sende olmalı, sende... Kafanda biriktirdiklerini çöpe at bir an önce.. Beni soracak olursan, mutluyum bu gece... "Gidemem" diyen bi şarkı bile hüzün vermiyo gönül evime... Hiçbişey dağınık değil, her şey yerli yerinde. Parkta kaybolmuş bir çocuk gibiyim. Bilmiyorum nereye gittiğimi veya nerede olduğumu, ama bulunduğum yer öylesine benim ki, o bilmeyişim beni korkutmuyor. Öyle çok benim olması, bana güven veriyo inanıyorum çocuk gibi evet saf beklentisiz! bi inanç bu... Nasıl beni buldu? Hiç bilmeden... İnanıyorum... Sana düşündüklerimi, sana yüreğime değen sözleri, sana beni ben yapan her şeyi yazma potansiyeli var bende. Çok geveze duruşların ardında saklan! mak isterken,yine sana yine sana kendimi, içimde gizlediğim ben'i anlatmak.. Sen hiç anlamadan hatta ruhun duymadan, kendimi sana tekrarlatmak.. Bende tekrar ediyosun, yaşadıklarını, bende buluyosun sorularının cevaplarını... Bana "Hep mutlu ol hep" derken sen... Buna inan! mak... İnanıyorum... S e n d e i n a n en çok kendine, yüreğine, aynaya bak dediğimde gördüğün gözlerine...

9 Temmuz 2009 Perşembe

Sen bugün (mü) öldün. .


Ne garip,herkes yaz geldi diye sevinirken

ve ben on iki ayı birbirinden ayırmazken,

kimse bilmese de, hep saklasam da içime,

Sevmiyorum Temmuzu...
....

Yazın sıcağı, denize girmek için gidenler,,

haberlerde izlediğim boğularak öldü- açıklamaları...

Sevmiyorum... Hatırlamak istemiyorum....


Ölüm seni u n u t m u y o r um,

çokça geçiyosun aklımdan, bugün yine dedim,

neyse ne dediğimi yazmak istemiyorum şimdi, v a z g e ç tim...


"İmdat! Yardım edin...Yardım edin."

Bu cümleleri söylemiş miydi ölürken?

Sezen aksu' nun son bakış şarkısını sevdiği gibi

...bakmış mıydı son kez dünyaya?

Benim için üzüldüğünü söylerken annesine,

ne kadar aklındaydım ben?

Onu en son kaç sene önce görmüştüm?

Neden gidemedim hala mezarına?

Neden bakamadım o taş parçasında yazan adına?

Neden şimdi bu kadar hissizim bu aya... ?

Temmuz... a. . .

Seni sevmiyorum!

Sen bugün (mü) öldün...?

/ 9 Temmuz /

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Hatırla...dı...m. . .

Dün...
..
Arkadaşlarla yazlık sinemaya gittim hayatımda
ilk defa hangi film olduğunun önemi yok
sadece türk filmlerinde gördüğüm o sahneyi
yaşamak çok başkaydı,
hani film iyi de olsa kötü de beni pek ilgilendirmedi o kısım.
Herneyse,o akşam sohbetinde
bide nehir' le tanışma fırsatı buldum.
Nehir bebek...
Hep denir ya haberlerde falan nehir bebek bahar bebek...
Yahu bebek eki neden yani bana itici geliyo o
bide şey kanal d haberi seslendiren sesi sevmiyorum oda çok itici.
Hayır canım, haber spikeri değil,
haberleri sunan ses diyorum beni gıcık ediyo illet oluyorum!
Ses diyorum önemli. Neyse Nehir kara gözlü sevimli,
minik bi'şey gülüyodu bana uzaktan,
garip sesler bebek dilinde belki güzel cümleler..
Yanına gittim, annesinden izin aldım,
kucağıma aldım,baktım hala gülüyo nasıl sevimli.
Benden sonra arkadaşlardan biri de sevmek istedi,
Nehir bebek arkadaşımın kucağına gitmedi.
O an kendimi o minik bebek için önemli hissettim,
beni sevdi kucağımdayken bana bakarken gülümsedi,
o an güzeldi, hatta bi ara arkadaşlara dedim,
ya ama bende bebek istiyorum,gülüştük...
Çekirdek yedikçe yiyesi geliyo insanın..
Yazlık sinemaya gelen diğer insanlar...
Koşup duran çocuklar. (Hayal et!)
Sonrası sana artık hissettiklerimden çok,
gün içerisinde yaşadıklarımı aktarmaya çalışmak...
Aslında benim seçimim değil bu,öyle olması istendi. .
Bende söylenilen şekle uyuyorum
nasıl söz dinliyorum nasıl...
Kendimi kendime bıraksam bi cümleden bile
sayfalarca hissettiğim herşeyi yazabilirim sana...
Biliyosun, o delilik mevcut ruhumda. .

Geçen gün...
..
Başka bi evde terastayız,
neresi olduğunu sana açıklamak zorunda değilim.
Rüzgar esiyo çay içiyoruz üf kimlerle deme sana ne!
Neyse soru şu;

- z. abla sek sek oynayalım mı?
- Olur bebeğim.
- Tamam ben çiziyorum kendine taş seç.

Terasta sek sek oynamak için taş arayışına geçtim,
hani sokaktaymışız gibi..
Buldum ama.
Sordum sonra,bu taş nasıl olur mu falan diye.
Nitekim, seçtiğim taş beğenilmedi
yerine daha uygun bi taş seçildi.
Ve çizilen karelerin üstünde sek sek oynamaya başlayacaktık
ki kavga başladı çocuklar arasında. .

- Ben birim!
- Hayır ben birim!
- Tamam ben sonuncu olmaya razıyım,
yeter ki siz kavga etmeyin...
dedim. .

Ki öyle oldu sonuncu oldum ben...
Bana sıra gelene kadar çok zaman geçti.
Etrafı izledim, evlerin yanan ışıkları,
neden hep bana uzak olan insanları hatırlatır?
Hatırlattı. Hatırladım. . .
Çok fazla dalmadan derinliğe, geri döndüm oyuna.
Şakalaştım çocuklarla, bilmiyodum
çünkü ben sek sek oynadığım vakitlerde herşey çok farklıydı.
Birler ikiler üçler dörtler beşler... Böyle değildiler.
Anlattılar, uyguladım.
Kareleride küçük çizmiş minikler
ama yok güzel bi oyun oldu.
Hiç yanmadan beşlere kadar geldim,
mızıkçılık yapma!
bu cümleyi en son ne zaman söylemiştim?
Hatırlamıyorum, ama çocuklarla
çocuklaşmak ne çok huzur veriyo bana biliyorum.......

Ve bugün...

Saçlarımı kestirdim, içimi dinledim,

sustum, şarkı söyledim...

Bekledim, gitmedim, umudumu yitirmedim. .

Çok sonra...
..
gerçekten yorulduğumu anladım yoksa öyle ağlamazdım...
....

7 Temmuz 2009 Salı

Yalan! ları-m var. Sev! e bilir... misin?

Ben ağlayamam bilirsin yüzümü döker giderim...Şarkılar çalar zırvalık makamında. Acıklı bi şarkı hep vardır takılan akıla. Misal şarkı "ben ağlayamam" der ama şarkının söylediği yalanı bile bile ağlar insan. Aşkta değildir acısı anlatamazsın,hep içinde saklarsın... Bence olmalı saklanmak içten içe delice bi özgürlük bana göre. Gün güneşlidir senindir, ama ne kadarı bilemezsin.. O sana "Bekle" dediğinde beklersin,git dediğinde gidersin... Ki hiç bi zaman git demez. Dememelidir "bekle" dediğine göre.İnancın hep vardır yarınlar adına. Sonra sorduğun şu sorulara cevaplarım olmalı mutlaka ya da olmasa ben içimden cevaplasam ve sen hiç bilmesen onları. Bana kalsa hepsi ama sonra düşünsen merak etsen acaba ne düşündü? diye soruların olsa.. Oluuuur muuuu hiç olur muuuu? U'ları yazarken, benim gibi uzatan güneş yüzlü güzel, biliyo musun detaylarıma önem veriyosun.Sen renklerin dilini biliyosun ve sen cümlelerle resim çiziyosun... Sarhoş! Hem de küçük aptal cümlelerinin arasında hem acıyı hem mutluluğu bulabiliyorum ve ben sana seni anlatmaya çabalarken bile hep kendimi anlatıyorum. Bu çok bencilce... Bencilim ben bak bi sonraki cümleme... Bence diye başlayan... Bence sen bende varsın, benim içimde bi sen var, belki korkak, belki yalan, belki yalnız, belki işe yaramaz,belki bencil, belki yaramaz, belki paylaşılmaz, belki söylediklerini hiç anlamaz, belki vurdumduymaz,belki gençliğinin baharında denebilecek yaşlarda, öğrendiği için acı şeyleri,mutluluğa hiç inanmaz! Senin gerçeğin sende tükenir,benim gerçeğim bile yoktur.. Bilmelisin... Sana göre daha çok ortada benim cümlelerim, hissettiklerim... Farkındayım ama sevdim bu oyunu.. Ve sana göre ben senin terapistinim ama hayır sen de benim terapistim ol-malısın... İki deli belki bi akıllı eder? Hııı? Matematiksel boyutlarda mı incelesek hayatı?Sağlamasını nasıl yapabiliriz, bilmiyorum..Bi acı bi hayat eşittir ne eder? Hiç sormuyorum... Güzel yüzlü,ler neden güzel güler? Betimlemelerim sade belli açık ortada nasıl denir hani aşikar, ) Bence de mutlu olmak için zorluyoruz kendimizi,mutlu olmak zorunda mıyız hiç işte! Ne gerek var mutluluğa!? ßi sade huzur yeter ruhumuza. . Yani benim beklediğim huzur... Mutluluktan geçtim ben! Her an her saniye mutlu olmak. Nedir? Sıkıcı...Hiç bana göre değil...Sevmem, istemem! İstemediğim içindir belki, anlatamıyorum mutluluğu,yazamıyorum da...Hani umut desen bana.. Çok cümle kurabilirim ardı arkası kesilmeyen... Kendi yağında kavurulmalı insan, haklısın... Senden önce kimden duymuştum bu sözü? Duymuştum evet ama kimden? Birinden. Biraz daha acıydı kendi yağında kavrul! denmişti bana... "Kendi yağında kavrul..." Ağlamıştım,ben konuşamayınca ağlarım.Buda işte çocuksu ruhumun,belki de hala koca bi genç kız olmama rağmen içimde tükenmeyen o çocukluğumun bana bıraktığı tek teselli...Ben ağlayamam bu yalan...Yalanlarım var. Sevebilir misin? Ben aslında herşeyden arınmış, akıp giden bi su olmak istiyorum. Hani döküldüğüm yerde kalmak değil,savrulmak istiyorum ordan oraya...Nereye varmak istediğimi bilmeden gitmek...Su saflığında ve beyazlığında.Su renksizdir oysa. Düşündün mü hiç ne kadar r e n k s i z lik var hayatta? Su olup akıp gitmenin dışında bi'de anne olmak istiyorum, gitmeden... Rüyalarımda görüyorum.İstediğim bi sürü şey var. Hepsini yazmamalıyım bana kalmalı onlar, ama sen kendini dinle... Ben kendi sessizliğim...de...yim... Okyanusun ortasında,kendi umuduna bakan bi denizcinin, o iç huzuru olmalı içimde. En çok istediğim.Bir çift göz olmalı gözlerimde,yanımda uyurken gece, hissetmeliyim! bi an o'nun yokluğunu,su içmeye kalkarken bile...Anlıyo musun? Çok bencil, çok kendim,çok deli, çok. .İçimde sakladıklarım. Beni ben yapan herşey... Seni sen yapan...lar...da senin... Yorulduğunu mu düşünüyosun? Yaşlılık imâları bunlar... Hayır! daha değil... Berksan, çalıyo içimin saçmalıklarını yazarken.. Unutamazmış! Unutma beni. Yeter ki sen sev beni. Çok alakasız bu başka bi zırvalık. Sevilmelisin, kendini sevdiğin gibi...

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Küçük aptal'a. . .

Dediklerinin hepsini sahiplenebilirim renklerini, mantıklı kimi zaman mantıksız sözlerini...Biliyo musun bahsetmesen de biliyorum ya da şey hissediyorum seni... Budur en güzel tanımı,bi zaman bi yerde buluşuruz yolu yok bunun! Biliyosun... Ne gece ne gündüz kandırıyo bizi... Biz ki çoğu zaman kendimizden kaçmak gibi geceye kanmak istiyoruz. Onun ardından gelecek gün var ya hep yeni diye düşünüyoruz. Sabırsız bi bekleyiş bu aslında... Gayretlerimiz hep bi adım ötede... Bi gün yolda yürürken, hatırlatmak istiyorum sana şaşkınlıklarını ya da "şu aşka çok ağlamıştın bak ne oldu sonunda???" demelerim olsun lütfen... Güldürsem yüzünü yeter bana...Yani gerçekten gülsen... Kendini sevmen ne kadar inatçı, ben de öyleyim seviyorum kendimi, en az senin seni sevdiğin kadar... Çok fazla değil bu sevgi fazla değil... Ben alışmak istiyorum... İnsan sevdiklerine alışır... Sevmediklerine acı da olsa katlanmayı öğrenir... Hepsi bu, biliyorum hatta çok iyi biliyorum... Evet ben belki de dışındaki kalabalığı değil, içinde yalnızlığı keşfettim...Kelimelerin anlamını bilmediğinde söylemen ne kadar olağansa buda öyle olmalı. Anlamak uzak olunca daha anlamlı. Bana düşenler bunlar'dı. Yani üzerime alındıklarım. Küçük aptal, sen var ya deli bi'şeysin... Nasıl diye sorma öylesin... Hazır çorba sevmem-ki ben. Kremalı mantarı severdim bak,unutmuşum! Unuttuğum alışkanlıklarım da vardır kim bilir belki, ama avuçlarımda sakladığım yeni yeni sevinçlerim var, bak senden başladık içimi dökmeye, noktaya gelince yine ben çıktım cümlelerin içinden. . Kalabalık sofraların, yemeklerin lezzeti bi başka! dır bilirsin, bu durumu çok yaşayamayan biri olarak, diyebilirim ki özlemişim. Sadece bugün yaşadığım.... Neyse ben sonra sana anlatırım hepsini. Hani çok anlatma derdinde değilim, saklanmak daha hoştur eminim. . Öyledir dimi? Ah gülüm neyse ! Yaz yaz nereye kadar!!!? Söyle...

30 Haziran 2009 Salı

Delilik işte...


....
Bir gece değil, her gece beni dinleyebiliyor.
Bir derdimi değil,
herşeyimi o'na anlatmama izin veriyor.
Yeter artık sus demiyor,
kalbimi kırmıyor, beni değiştirmeye çalışmıyor!
kabul ediyor!

Gözyaşlarımı silmiyor,
ama ben ağlarken gözyaşlarım o'na dökülüyor. .

O bundan rahatsız değil,
belki de memnundur..
Bilmiyorum ki . . Bilmiyorum. .

O kim mi?
Sevgilim veya arkadaşım değil...
O benim her gece sarılıp uyuduğum yastığım. .
.
Delilik işte, bir yastığa bile anlam yükleyebiliyorum...
.Ama olsun, ben onu seviyorum!


21 Haziran 2009 Pazar

Anlat! ma.. dığın. . da. .

Sana yazmak gelmiyor içimden biliyor musun? Hani çok cümlem var aslında sana anlatmam gereken. Bak biz böyleyiz diye açıklama getirsem bi çok şeyi teker teker anlatsam ne olur ki? Anlatmadığımda yaşamadığımı düşünmüyosun,yaşadığımda anlattığımıda biliyosun. . Hayaller hayal olarak kalmamalı hiç bi zaman... Hani gidiyorum derken, gitmeli insan... Neler geçti yanımızdan... Dur dedik mi ? Bekledik mi ? Yoksa sadece yanımızdan geçmelerine bakıp gülüp geçtik mi? Hep çoktu sorularım. Hep vardı bi merakım...Yaşamak istediklerimizi özlüyorum... Dün gece seninle telefonda konuşurken ve o şarkıyı birlikte söylerken, tekrar anladım... Neyi anladığımı bilmene gerek yok,anladığımı bil yeter senin için. . Bazen yazarken şaşırıyorum biliyor musun, "de" bağlacını doğru kullanıp kullanmadığımın endişesi kaplıyor içimi. . Şair ruhlu insan böyle anlatabilir sanırım kendi bekleyişini. Edebiyat üzerine master yaparım evet sonra hangi lisanstan mezun olduğumun önemi yok. . Biliyorum! O zor günler solan güller eskidendi. Geçti!

Seni seviyorum... Canım dostum...

18 Haziran 2009 Perşembe

Düş gibi kal...an....

Oturuyorum. . Sessizlik birikmiş içimde. .
Değişmeliyim biliyorum...
Rüzgar odanın perdesini uçuruyor.
Onunla birlikte bende savruluyorum. .
Hissizim,sanki anlamsız bakıyorum...
Bi şarkı çalıyor,ölümü hatırlatıyor.
Düşünüyorum düşleri...
Düş gibi kalan! herşeyi. .
Çocuk sesleri
var dışarıdan gelen.
Hayat var belki de bir yerlerde.
Bir günüm bir günüme uymuyor.
"Nasıl bir yaşamak bu?" diye
sorular var,cevapları bende değil.
"Cevabımı bulun getirin!" desem,
gelenler; "gelsin! istediklerim" değil.
Yan komşumuza sinir oluyorum son günlerde,
tak tak tak sesler hiç eksik olmuyo nedense.
Tadilat var! mış aman bana ne!
Rahatsız etmeyin diye kendi kendime söylensem de,
bir dönem aynı sesler bizim evde de eksik olmuyodu.
Tadilat sebebiyle..
Herneyse. .
Saçma! lıyorum...
Aklımda kalan herşeyi. .
Sana saçıyorum.
Uf anlamını bilmediğim kelimeleri merak ediyorum.
Bu sefer son diye söylediğim sözlerim var kendime,
unutmuyorum.
Anlamsız değil/im anlamlı/yım aslında,
ama çaktırmıyor/um.
Aşk olsun yani bana...İnan aşk olsun...
Umudum olsun...
Yorulmuş/um... Dinle! nsin ruhum...
19:17
18.06.2009

14 Haziran 2009 Pazar

Sesin çok temiz...
Kulağımı tırmalıyor...
Beni mutlu etme! ye
hakkın yok! senin...
Hakkın yok !
demiş! sin...
Sen biliyor musun,
kendi kendine konuşan bir delisin...
Çok değilsin, ama az da değilsin...
Anlamıyorum seninleyken kendimi...
Bu ben değilim diyorum, sana...
Ama duymuyosun beni...
Aklın başka yerlerde.
Oysa bilyorum aklın hep b e n d e...
Sonu olmayan bir yolda yürümeyi istemiş olabilirim.
Hem ben, kendimi hep çok sevdim...
Y i n e d e elimi tutmanı bekledim..
Sana ihtiyacım yoktu benim...
Yalancıyım ben...
Yalanım...
Canını acıtırım!

11 Haziran 2009 Perşembe

San...a...

...
Sana başka bir şehirden yazıyorum demek isterdim.
Sana bir çift yeşil göze vuruldum galiba
demek isterdim.
Sana "yeniden aşık oldum,zor olmadı unutmak,
bak işte yine sevdim" demek isterdim.
Sana seni görmeyi,
sana seni sevmeyi istediğimi, söylemek isterdim.
Sana her geçen yazda özlediklerimi anlatmak isterdim.
Sana birden karşına çıkmamın nedenini
bilmediğimi söylemek isterdim.
Sana bana en çok yakışan o gülüşle gülmek isterdim.
Sana aşkta hep yanıldığımı aslında
hep kendimi kandırdığımı söylemek isterdim...
Sana güzel ıslık çaldığımı söylemek isterdim.
Sana güzel yemekler yapabilirdim.
Sana en çok sevdiğin tatlıyı yapardım.
Sende afiyetle yerdin. .
Bi gece "beklemek zor" derdin...
Bende çıkar gelirdim...Sana...
Sana...
Ben sana...
Sen, bana aşık olduğunu söylemezdin,
ben anlardım,gitmek istemezdim...
Susardım,içimden gülerdim.
Gülüşün derdin yetiyor mutlu olmama...
Sen bana vurulduğundan bahsetmezdin, ama severdin.
Sessiz. . .
Susmak engel değildi aşkı yaşamaya.
Sen ve ben olmaya...
Sen,ben
sen ve ben
ve sen ve ben
senle sensiz,benle bensiz
hep sensiz...
Sensiz bir ben
bensiz bir sen
ben ve sen
Sen ve ben
yani biz, yani ikimiz...
artık gülmeli! yiz.........

8 Haziran 2009 Pazartesi

Gözlerim senin gibi yeşil değil anne.. . .

Gözlerindeki o bitmeyen keder var ya... Hani ağlamak istiyorken susan o yeşil gözlerin... Neden gözlerim senin gibi yeşil değil anne? Neden derdim küçükken. Hep senin gibi olsun isterdim gözlerim. Bu yüzden mi hep yeşil gözleri sevdim? Yeşil gözlerim olsun istedim.. Neden hep yeşil huzurdu benim için. Sen huzurdun... Gitmeyi sevmem belki bunun bile sebebi sensin,aslında çok fazla güçlü değilken bile güçlü gözükmem... Neden biliyor musun anne? Dayanamadığım ağladığım zamanları biliyor musun, anne ben ağlarken sen susuyor musun? Çok şey söylemek isterken ben hep sustum... Senin kadar güçlü değil miydim?Bir nefeslik şu hayatta ne istedim...? Ne istedim de oldu anne...? Elma şekeri veya oyuncak bi bebek istediğim zamanlar senden. Ne kadar geride? Hatırlıyor musun kolum kırıldığında, acımı unutturmak için,bana aldığın beşikli bebeği? Şimdi hangi oyuncak bebek unutturur ki bana yaşadığım ağır yenilgileri? O zamanlar modaydı o bebekler ve benim en çok istediğim şeydi.. Seviyordum bebekleri, seviyordum anneliği. Sen anne hiç değişmeden nasıl böyle kalabiliyorsun...? Bir dediğimi iki etmiyosun. Senin gibi kimse sevemez beni biliyorum. Benden istediklerinin de farkındayım. Ama olmuyo anne... Ben sevemiyorum.Güvenim mi tam değil insanlara,bunu merak etmiyorum. Mutluluğumu istiyosun... Kendimi kendime bırakmamı sevmiyosun... Bekliyorum anne bekliyorum. Ama ben sensiz kalmak istemiyorum. Bugün düşündüm de yokluğunu ben sensiz ne yaparım anne... Eksik bir yüreğim var,ve o eksikliği sen hissettirmiyosun ama ben yaşıyorum. Odamın camı açıkken dışarıdan gelen bi ses bile ağlatabiliyo beni. "Baba çay ister misin" diyo bi ses. .Bir kız babasına soruyo bu soruyu. Balkonda oturuyolar. Sesleri duyuyorum. Odamda sessiz sessiz ağlıyorum. Susmayı öğreniyorum. Bazen çok ağır geliyor öğrendiklerim bana. Onların ağırlığını çekemiyorum. Haykırıp içimden atmak istiyorum kalbime acı veren herşeyi. Susmak yerine söylemek istiyorum! Küçük bir çocuk gibiyim,söz dinlemeyen. Düşeceğimi bile bile o ağaca çıkıyorum. Düş oluyorum. .Sen biliyorsun, bakkala ekmek almaya gidip gelmek kadar kısa hayat. Yaşa diyorsun. Anne olmamı istiyorsun. Görmek istediklerin var ölmeden. . Ölüm deme anne... Hayat de... Acıları çekmek olgunlaştırdı yüreğimi... Ama yalan anne. Yalan. Ben büyüyemedim. Sustum! Dese! m de inan! ma anne. .Ben susmayı hiç öğrenemedim...

1 Haziran 2009 Pazartesi

Adı hiç olmadı aşkın. . .

....
Böyle birilerine kızınca veya sinirlenince yanağım kızarıyor....Aslında ruhen pek iyi bi durumda olmuyorum o anlarda,lakin yüzüm al al olunca güzel oluyor.Bazen çok saçma şeylere takılıp duruyorum,harcadığım zamana yazık diyorum.Ama kendime söz anlatamıyorum.Hep bi 'umut var' sanıyor yüreğim ama yok aslında ...O yokluğu görmek istemiyor gözlerim.Neyse ya kuzenim vardı ya hani.Ona yakın bi arkadaşımı ayarladım.Çok amiyane bi tabir ama böyle.Vesikalık resmini gördü arkadaşım; "aay çok yakışıklıııı" diye bi tepkinin sonunda numarasını istedi benden. Yok sonra vazgeçti, sen kuzenine mesaj çek bi arkadaşım var resmini gördü tanışmak istiyor bu da numarası de dedi..Aynen ilettim.Ve ekstra olarak 'kanka kızı ayarladım' dedim. Hiç bana yakışmayan cümleler esasında bunlar ama gerçek oldu...Bundan öncede böyle tecrübelerim vardı birbirini seven insanları kavuşturmak gibi... Sevenler kavuşur! dimi? (Evet..) Herneyse konunun özüne dönelim. Kuzenimle yakın bir arkadaşımın başını bağladım.Kuzen aradı.Akşam vakitleri.Arkadaşım yanımda.Telefonu hoparlördeydi.Yani konuştuklarını dinledim. Hahay o benim başımın etine yiyen kuzen nasıl kibar,cümleleri seçe seçe konuşuyor. İnşallah kıskançlık krizine girmem.. Neden? Çünki kuzenle hep çene çalan bendim.Bi ara Z. yanında değil dimi dedi,yok dedi arkadaş ben eve geçtim.Ay nasıl eğlenceliydi.Konuştular velhasıllı anlaştılar.Bi hafta içinde kuzenim İstanbula geliyor.Biz onu gezdircekmişiz,öyle istiyo ama araba yok ki yaa !Neyse ayarlarız dayımdan falan arabayı alırız artık.Kuzene diyorum arkadaşımla evlenirsen her istediğimi alırsın. Bi dur de kendine, evinin hanımı çocuklarının anası olsun işte dedim.Olur dedi şimdilik. Unutmadan aileler de girdi olayın içine. Teyzem sormaya başladı kız nasıl diye.Sonra onlar da gelceklermiş,arkadaşımı görmeye. Hay allahım ya kısaca gençler aralarında anlaştılar durumu oldu yaşananların kısa özeti bu. .Bu arada 'gelin' olacak arkadaş şimdiden gelinliğini düşünmeye başladı.
Bense onun gibi olamadığım için kendime şaşırdım.
Hiçbi zaman duygularımı öyle apaçık bi şekilde ortaya koymadım...
Bu yüzden oynadığım hiçbi oyunda kazanan ben olmadım...
Misal birisi vardı. Adını anarak canımı yakmak istemiyorum.
Yıllar öncesiydi. Ona da söyleyemedim. Hislerimi. Hiç.
Bi kere bile... Sonra o öldü...
Ölmesi bana rüya gibi geldi.
İnanamadım başlarda, sanki o hep vardı uzaklarda...
Sonra değersiz sevgiler yaşadım.
Adı hiç olmadı aşkın...
ZK
18:41
01.06.2009

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Sonra içimdeki yalnız...lık...




Ayın son günleri. Dışarıda güneş.
Neden hep aydınlık umut verir insana?
Karanlıksa hep karamsarlık... Hissediyorum ben.
Bazen yanlış oluyor hissettiklerim.
Değer verdiklerim.
Bi bakıyorum oyun değişmiş ben başka roldeyim.
Bi oyun bitmeden diğeri.
Sonra o bitmeden başka bi oyun.
Oynamayı seviyor muyum?
Çocukça mı davranıyorum?
Vitaminsizlikten oluyor ya hani beyaz beyaz çizgiler,
o beyaz çizgilerden var artık tırnaklarımda,
sanırım sebebi bu aralar meyva yemeyişim.
Yemek desen yine aynı iştahsızlık mevcut bünyede..
Bugün dedi annem,piknik yapalım diye.
Deniz...
Denizi özledim.
Daha bi kaç gün önce gördüm onu.
Dalgarıyla mutluydu. Bi balıkçı vardı hatta.
Kıyısında.Sonra el ele yürüyen insanlar...
Sonra kalabalık. .
Sonra içimdeki yalnızlık...
Sonra uzun cümlelerden vazgeçmem. .
...
Sonra...

...


ne olsun?


ZK
145830052009

28 Mayıs 2009 Perşembe

Sen salak mısın yoksa beni salak mı sandın?

Bir kuzenim var onun yüzünden,erkeklerden nefret edicem! O kadar sinir oluyorum ki ilişkilerinde hiç te ciddi değil.Mesela bi gün oturuyoruz sohbet ediyoruz,
elinde cep telefonu mesaj yazıyor,
kim diyorum hep farklı isimler söylüyor!
Yuh dedim ya "yeni mesaj bile yazmıyorum hepsine aynısını gönderiyorum,uğraşmıyorum" diyor... Bazen diyorum, böyle kızlar nasıl oluyor, yani anlamıyorum, hem kuzenimi hem de onun kız arkadaşlarını, sevgililerini.. Herneyse bugün aradı beni. . Konuştuk,böyle ayrılık durumlarında, kendimi kuzenimin daimi psikologu gibi hissediyorum. Demem o ki; başıma bela kuzenimin bi ilişkisi daha nihayete erdi. Ve klasik olan şey;kuzen her ilişkisinin sonunda karşı tarafa telefonda küfür ediyor. Böyle bitiriyor."Sen salak mısın yoksa beni salak mı sandın?" Bu en basit cümlesi."Bana yakışan bu değil ama peşimi bırakmıyorlar" diyor. "Hatta ben küfür ettikten sonra bile arayanlar oluyor" diyor.Şaşırıyorum. Başta inanmamıştım sallıyor falan diye. Yakışıklı kuzenim. Aslında şaşırmam o kadar çok beğenilmesine değil. Bazı kızların bu kadar dengesiz olmasını anlamıyorum.Bu arada kuzenimin bi seksen'den fazla boyu var. Gözler zaten mavi.Boy pos yerinde yani! Ama sadece tipini beğenmekle bitmiyor ki... Sonra işte bu kızların attığı mesajlara falan baktım.İnandım. Hep diyorum,"senin yüzünden erkeklerden nefret ediyorum" diye gülüyor. Benim böyle olmamamın sebebi var diyor.Onuda biliyorum ama insanın geçmişte yaşadığı acı tecrübeleri onun hayatına giren herkesle
dalga geçme lüksünü vermemeli.Söylüyorum anlatıyorum konuşuyorum. Ama yok kuzen akıllanmıyor. Hep aynı sahneyi oynuyor. Ben sıkıldım, o sıkılmıyor.Bak aklıma geldi,bi gün alış veriş merkezinde yüzük bakıyorum yanımda da kuzen var. Kahve içmeye çıktığımız bi akşam.Sevgilim sanmış! lar... Hatta sorulmuştu.Bizde dalgasını geçmiştik bunun. Kandırmıştık milleti... Ne komikti. Sonra bana saat yüzük falan almak zorunda kalmıştı kuzenim.Takıları severim. Anı diye hatıra diye saklarım. Aldığı saat çok süslü bi'şey günlük hayatta kullanamıyorum yüzükte öyle, ama saklıyorum.İki yüzük almıştı biri kırmızı taşlı biri beyaz. Beyaz taşlı olanı çok sevmiştim,bi gün kuzenle bilek güreşi oynamıştık. Ben yenmiştim.Sonra o gururuna yediremedi yenilgiyi. Beni sinirlendirdi. Yumruk attım koluna isabet etti. Derken bana aldığı yüzüğü kırdım evet evet bunu ben yaptım.Bileklerim kuvvetlidir ince olsalar da. .Üf nereden nereye geldim,erkeklerin cıvık ilişkilerinden bahsedicektim.Yeni bir sevgili bulunca beni unutursun diye! çok korkuyorum. Bu şarkıda kuzenime gitsin.Aşk ihanetle yan yana olmaz. Eğer ihanet varsa aşk yoktur. Aşk varsa ihanet... Aşık olan insan aldatmaz.Başkasına bakamaz. Aşk olunca acı çekmek yerine aşık olunca mutlu olmalı-yım... Huzura doyma! lı...yım.Neyse sus! ma! lı...yım...
...
Söz sükunetin olsun. . .

26 Mayıs 2009 Salı

Kendimi kendime gizle! dim...

...
İçim acıyor yine sensin... Yine sensin baba...
Yine sebebimsin... Aslında çok basitti isteklerim.
Hep bir arada olmak...
Herkesin yaşadığı o şeyi bende istedim....
Ama sadece istedim...
Yollar hep oldu ömrümüzde...
Akıp gitti yollar,bizde gittik sessizce....
Cama yasladım başımı,yaşanmışlıklar yine peşimi bırakmadı...
Aslında "otobüste ağlanmaz" diye bi kaide yok biliyorum.
Ağlamadım. Yürürken de hiç ağlamadım ben.
İnan hiç...
Gözyaşlarım inci miydi akıtmaya kıymadım?
Bilmiyorsun ama, en kötüsü
hiç ağlayamamak...
Bütün gün bi sızı vardı içimde
dışarı çıkmayan,kendini kendine saklayan.
Mutluluk nedir ki
anlardan oluşan?
Kendimi kandırdım baba.
GÖRMEK İSTEMEDİM GERÇEKLERİ...
Kendimi kendime gizledim!
Kimseye ama kimseye gerçeği söylemedim!
Sen sevmelere kıyamazken beni,
nasıl bana öyle uzak kalabildin?
Artık sesini duyamam...
Her ayrılık bir başlangıç olmaz.
Beni hep kandırdılar baba...
Beni hep kandırdılar...
İnan çok ağlattılar...
ZK
23:13
26.05.2009