.

24 Temmuz 2009 Cuma

Öyleyse saçmalıyorum...Bana ne oluyor bu sorunun cevabı sana anlatacaklarım mı?Aslında bi yanım diyor ki sus! anlatma, yazma...Kime ne sen tutulmışsun yalana...Kime ne? Sonra diğer yanım...Diğer yarım... diyor ki susma...sen susunca ben çok yalnız hissediyorum kendimi...Sesini duyunca mutlu oluyorum...Gülmek bazen o kadar içten oluyor ki...sadece tebessüm etmek istiyosun,kurduğun cümleler yetersiz kalıyo susuyosun...Susman, kendi anlatman olmasa hep konuşman istenirdi...Hep konuşman kendini susturman olmasa hep susman istenirdi...Anladın mı beni?Bir tek sen anlarsın biliyorum...Adımın benim olması değil,benim ben olmam seni ben yapan...Sadece sarıl...Ellerimi tut götür beni...Anlattığın o hayallerin içinde olmak istiyorum...Babasızlığımın acısı bu belki şefkat dedim yaa,şefkatini bekliyorum...Güçsüz değilim, güçlüyüm!Ama artık kendime sığınmak ama artık derdime tek başıma ağlamak istemiyorum...Bir başkayım seninle...Seni ben gibi hissediyorum...Seni ben gibi görüyorum...Seni ben gibi seviyorum...Can gibisin,umudun en belirgin halisin...Bu kadar belirgin olman gözlerimi kamaştırıyor...Bi an kendime gelemiyorum...Açtığımda gözlerimi...Sen varsın karşımda,gerçek bu! rüya değil...biliyorum. .Sana beni anlatmak,beni sana katmaktır...Seni bana katıyorum...

17 Temmuz 2009 Cuma

Bu gece dilek tuttum, biliyo musun inanıyorum çocuk gibi bu defa son olsun diyorum, bu defa son... Bana sorulan sorulara cevaplarım gayet net. Buldukların aradıklarına eş değer değil, ondan, dedim ya sana neyi arıyosan o senin içinde... Neden başka bi yerde arıyosun? Aynaya bak gözlerine... - Ağla(ya) mıyorum... deme... Ben ağlayabildiğini düşünüyodum,önceden olduğu gibi... En kötüsü o hiç ağlayamama!k... Çok yaşadım o durumu.. Boş boş duvarlara bakmak.. Aradıkların sende olmalı, sende... Kafanda biriktirdiklerini çöpe at bir an önce.. Beni soracak olursan, mutluyum bu gece... "Gidemem" diyen bi şarkı bile hüzün vermiyo gönül evime... Hiçbişey dağınık değil, her şey yerli yerinde. Parkta kaybolmuş bir çocuk gibiyim. Bilmiyorum nereye gittiğimi veya nerede olduğumu, ama bulunduğum yer öylesine benim ki, o bilmeyişim beni korkutmuyor. Öyle çok benim olması, bana güven veriyo inanıyorum çocuk gibi evet saf beklentisiz! bi inanç bu... Nasıl beni buldu? Hiç bilmeden... İnanıyorum... Sana düşündüklerimi, sana yüreğime değen sözleri, sana beni ben yapan her şeyi yazma potansiyeli var bende. Çok geveze duruşların ardında saklan! mak isterken,yine sana yine sana kendimi, içimde gizlediğim ben'i anlatmak.. Sen hiç anlamadan hatta ruhun duymadan, kendimi sana tekrarlatmak.. Bende tekrar ediyosun, yaşadıklarını, bende buluyosun sorularının cevaplarını... Bana "Hep mutlu ol hep" derken sen... Buna inan! mak... İnanıyorum... S e n d e i n a n en çok kendine, yüreğine, aynaya bak dediğimde gördüğün gözlerine...

9 Temmuz 2009 Perşembe

Sen bugün (mü) öldün. .


Ne garip,herkes yaz geldi diye sevinirken

ve ben on iki ayı birbirinden ayırmazken,

kimse bilmese de, hep saklasam da içime,

Sevmiyorum Temmuzu...
....

Yazın sıcağı, denize girmek için gidenler,,

haberlerde izlediğim boğularak öldü- açıklamaları...

Sevmiyorum... Hatırlamak istemiyorum....


Ölüm seni u n u t m u y o r um,

çokça geçiyosun aklımdan, bugün yine dedim,

neyse ne dediğimi yazmak istemiyorum şimdi, v a z g e ç tim...


"İmdat! Yardım edin...Yardım edin."

Bu cümleleri söylemiş miydi ölürken?

Sezen aksu' nun son bakış şarkısını sevdiği gibi

...bakmış mıydı son kez dünyaya?

Benim için üzüldüğünü söylerken annesine,

ne kadar aklındaydım ben?

Onu en son kaç sene önce görmüştüm?

Neden gidemedim hala mezarına?

Neden bakamadım o taş parçasında yazan adına?

Neden şimdi bu kadar hissizim bu aya... ?

Temmuz... a. . .

Seni sevmiyorum!

Sen bugün (mü) öldün...?

/ 9 Temmuz /

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Hatırla...dı...m. . .

Dün...
..
Arkadaşlarla yazlık sinemaya gittim hayatımda
ilk defa hangi film olduğunun önemi yok
sadece türk filmlerinde gördüğüm o sahneyi
yaşamak çok başkaydı,
hani film iyi de olsa kötü de beni pek ilgilendirmedi o kısım.
Herneyse,o akşam sohbetinde
bide nehir' le tanışma fırsatı buldum.
Nehir bebek...
Hep denir ya haberlerde falan nehir bebek bahar bebek...
Yahu bebek eki neden yani bana itici geliyo o
bide şey kanal d haberi seslendiren sesi sevmiyorum oda çok itici.
Hayır canım, haber spikeri değil,
haberleri sunan ses diyorum beni gıcık ediyo illet oluyorum!
Ses diyorum önemli. Neyse Nehir kara gözlü sevimli,
minik bi'şey gülüyodu bana uzaktan,
garip sesler bebek dilinde belki güzel cümleler..
Yanına gittim, annesinden izin aldım,
kucağıma aldım,baktım hala gülüyo nasıl sevimli.
Benden sonra arkadaşlardan biri de sevmek istedi,
Nehir bebek arkadaşımın kucağına gitmedi.
O an kendimi o minik bebek için önemli hissettim,
beni sevdi kucağımdayken bana bakarken gülümsedi,
o an güzeldi, hatta bi ara arkadaşlara dedim,
ya ama bende bebek istiyorum,gülüştük...
Çekirdek yedikçe yiyesi geliyo insanın..
Yazlık sinemaya gelen diğer insanlar...
Koşup duran çocuklar. (Hayal et!)
Sonrası sana artık hissettiklerimden çok,
gün içerisinde yaşadıklarımı aktarmaya çalışmak...
Aslında benim seçimim değil bu,öyle olması istendi. .
Bende söylenilen şekle uyuyorum
nasıl söz dinliyorum nasıl...
Kendimi kendime bıraksam bi cümleden bile
sayfalarca hissettiğim herşeyi yazabilirim sana...
Biliyosun, o delilik mevcut ruhumda. .

Geçen gün...
..
Başka bi evde terastayız,
neresi olduğunu sana açıklamak zorunda değilim.
Rüzgar esiyo çay içiyoruz üf kimlerle deme sana ne!
Neyse soru şu;

- z. abla sek sek oynayalım mı?
- Olur bebeğim.
- Tamam ben çiziyorum kendine taş seç.

Terasta sek sek oynamak için taş arayışına geçtim,
hani sokaktaymışız gibi..
Buldum ama.
Sordum sonra,bu taş nasıl olur mu falan diye.
Nitekim, seçtiğim taş beğenilmedi
yerine daha uygun bi taş seçildi.
Ve çizilen karelerin üstünde sek sek oynamaya başlayacaktık
ki kavga başladı çocuklar arasında. .

- Ben birim!
- Hayır ben birim!
- Tamam ben sonuncu olmaya razıyım,
yeter ki siz kavga etmeyin...
dedim. .

Ki öyle oldu sonuncu oldum ben...
Bana sıra gelene kadar çok zaman geçti.
Etrafı izledim, evlerin yanan ışıkları,
neden hep bana uzak olan insanları hatırlatır?
Hatırlattı. Hatırladım. . .
Çok fazla dalmadan derinliğe, geri döndüm oyuna.
Şakalaştım çocuklarla, bilmiyodum
çünkü ben sek sek oynadığım vakitlerde herşey çok farklıydı.
Birler ikiler üçler dörtler beşler... Böyle değildiler.
Anlattılar, uyguladım.
Kareleride küçük çizmiş minikler
ama yok güzel bi oyun oldu.
Hiç yanmadan beşlere kadar geldim,
mızıkçılık yapma!
bu cümleyi en son ne zaman söylemiştim?
Hatırlamıyorum, ama çocuklarla
çocuklaşmak ne çok huzur veriyo bana biliyorum.......

Ve bugün...

Saçlarımı kestirdim, içimi dinledim,

sustum, şarkı söyledim...

Bekledim, gitmedim, umudumu yitirmedim. .

Çok sonra...
..
gerçekten yorulduğumu anladım yoksa öyle ağlamazdım...
....

7 Temmuz 2009 Salı

Yalan! ları-m var. Sev! e bilir... misin?

Ben ağlayamam bilirsin yüzümü döker giderim...Şarkılar çalar zırvalık makamında. Acıklı bi şarkı hep vardır takılan akıla. Misal şarkı "ben ağlayamam" der ama şarkının söylediği yalanı bile bile ağlar insan. Aşkta değildir acısı anlatamazsın,hep içinde saklarsın... Bence olmalı saklanmak içten içe delice bi özgürlük bana göre. Gün güneşlidir senindir, ama ne kadarı bilemezsin.. O sana "Bekle" dediğinde beklersin,git dediğinde gidersin... Ki hiç bi zaman git demez. Dememelidir "bekle" dediğine göre.İnancın hep vardır yarınlar adına. Sonra sorduğun şu sorulara cevaplarım olmalı mutlaka ya da olmasa ben içimden cevaplasam ve sen hiç bilmesen onları. Bana kalsa hepsi ama sonra düşünsen merak etsen acaba ne düşündü? diye soruların olsa.. Oluuuur muuuu hiç olur muuuu? U'ları yazarken, benim gibi uzatan güneş yüzlü güzel, biliyo musun detaylarıma önem veriyosun.Sen renklerin dilini biliyosun ve sen cümlelerle resim çiziyosun... Sarhoş! Hem de küçük aptal cümlelerinin arasında hem acıyı hem mutluluğu bulabiliyorum ve ben sana seni anlatmaya çabalarken bile hep kendimi anlatıyorum. Bu çok bencilce... Bencilim ben bak bi sonraki cümleme... Bence diye başlayan... Bence sen bende varsın, benim içimde bi sen var, belki korkak, belki yalan, belki yalnız, belki işe yaramaz,belki bencil, belki yaramaz, belki paylaşılmaz, belki söylediklerini hiç anlamaz, belki vurdumduymaz,belki gençliğinin baharında denebilecek yaşlarda, öğrendiği için acı şeyleri,mutluluğa hiç inanmaz! Senin gerçeğin sende tükenir,benim gerçeğim bile yoktur.. Bilmelisin... Sana göre daha çok ortada benim cümlelerim, hissettiklerim... Farkındayım ama sevdim bu oyunu.. Ve sana göre ben senin terapistinim ama hayır sen de benim terapistim ol-malısın... İki deli belki bi akıllı eder? Hııı? Matematiksel boyutlarda mı incelesek hayatı?Sağlamasını nasıl yapabiliriz, bilmiyorum..Bi acı bi hayat eşittir ne eder? Hiç sormuyorum... Güzel yüzlü,ler neden güzel güler? Betimlemelerim sade belli açık ortada nasıl denir hani aşikar, ) Bence de mutlu olmak için zorluyoruz kendimizi,mutlu olmak zorunda mıyız hiç işte! Ne gerek var mutluluğa!? ßi sade huzur yeter ruhumuza. . Yani benim beklediğim huzur... Mutluluktan geçtim ben! Her an her saniye mutlu olmak. Nedir? Sıkıcı...Hiç bana göre değil...Sevmem, istemem! İstemediğim içindir belki, anlatamıyorum mutluluğu,yazamıyorum da...Hani umut desen bana.. Çok cümle kurabilirim ardı arkası kesilmeyen... Kendi yağında kavurulmalı insan, haklısın... Senden önce kimden duymuştum bu sözü? Duymuştum evet ama kimden? Birinden. Biraz daha acıydı kendi yağında kavrul! denmişti bana... "Kendi yağında kavrul..." Ağlamıştım,ben konuşamayınca ağlarım.Buda işte çocuksu ruhumun,belki de hala koca bi genç kız olmama rağmen içimde tükenmeyen o çocukluğumun bana bıraktığı tek teselli...Ben ağlayamam bu yalan...Yalanlarım var. Sevebilir misin? Ben aslında herşeyden arınmış, akıp giden bi su olmak istiyorum. Hani döküldüğüm yerde kalmak değil,savrulmak istiyorum ordan oraya...Nereye varmak istediğimi bilmeden gitmek...Su saflığında ve beyazlığında.Su renksizdir oysa. Düşündün mü hiç ne kadar r e n k s i z lik var hayatta? Su olup akıp gitmenin dışında bi'de anne olmak istiyorum, gitmeden... Rüyalarımda görüyorum.İstediğim bi sürü şey var. Hepsini yazmamalıyım bana kalmalı onlar, ama sen kendini dinle... Ben kendi sessizliğim...de...yim... Okyanusun ortasında,kendi umuduna bakan bi denizcinin, o iç huzuru olmalı içimde. En çok istediğim.Bir çift göz olmalı gözlerimde,yanımda uyurken gece, hissetmeliyim! bi an o'nun yokluğunu,su içmeye kalkarken bile...Anlıyo musun? Çok bencil, çok kendim,çok deli, çok. .İçimde sakladıklarım. Beni ben yapan herşey... Seni sen yapan...lar...da senin... Yorulduğunu mu düşünüyosun? Yaşlılık imâları bunlar... Hayır! daha değil... Berksan, çalıyo içimin saçmalıklarını yazarken.. Unutamazmış! Unutma beni. Yeter ki sen sev beni. Çok alakasız bu başka bi zırvalık. Sevilmelisin, kendini sevdiğin gibi...

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Küçük aptal'a. . .

Dediklerinin hepsini sahiplenebilirim renklerini, mantıklı kimi zaman mantıksız sözlerini...Biliyo musun bahsetmesen de biliyorum ya da şey hissediyorum seni... Budur en güzel tanımı,bi zaman bi yerde buluşuruz yolu yok bunun! Biliyosun... Ne gece ne gündüz kandırıyo bizi... Biz ki çoğu zaman kendimizden kaçmak gibi geceye kanmak istiyoruz. Onun ardından gelecek gün var ya hep yeni diye düşünüyoruz. Sabırsız bi bekleyiş bu aslında... Gayretlerimiz hep bi adım ötede... Bi gün yolda yürürken, hatırlatmak istiyorum sana şaşkınlıklarını ya da "şu aşka çok ağlamıştın bak ne oldu sonunda???" demelerim olsun lütfen... Güldürsem yüzünü yeter bana...Yani gerçekten gülsen... Kendini sevmen ne kadar inatçı, ben de öyleyim seviyorum kendimi, en az senin seni sevdiğin kadar... Çok fazla değil bu sevgi fazla değil... Ben alışmak istiyorum... İnsan sevdiklerine alışır... Sevmediklerine acı da olsa katlanmayı öğrenir... Hepsi bu, biliyorum hatta çok iyi biliyorum... Evet ben belki de dışındaki kalabalığı değil, içinde yalnızlığı keşfettim...Kelimelerin anlamını bilmediğinde söylemen ne kadar olağansa buda öyle olmalı. Anlamak uzak olunca daha anlamlı. Bana düşenler bunlar'dı. Yani üzerime alındıklarım. Küçük aptal, sen var ya deli bi'şeysin... Nasıl diye sorma öylesin... Hazır çorba sevmem-ki ben. Kremalı mantarı severdim bak,unutmuşum! Unuttuğum alışkanlıklarım da vardır kim bilir belki, ama avuçlarımda sakladığım yeni yeni sevinçlerim var, bak senden başladık içimi dökmeye, noktaya gelince yine ben çıktım cümlelerin içinden. . Kalabalık sofraların, yemeklerin lezzeti bi başka! dır bilirsin, bu durumu çok yaşayamayan biri olarak, diyebilirim ki özlemişim. Sadece bugün yaşadığım.... Neyse ben sonra sana anlatırım hepsini. Hani çok anlatma derdinde değilim, saklanmak daha hoştur eminim. . Öyledir dimi? Ah gülüm neyse ! Yaz yaz nereye kadar!!!? Söyle...