.

20 Aralık 2009 Pazar

Bi' an olur ya aklına gelir,
belki öyle bir neden...dir...
Evet sen...di..n. .
Alakayı kurmak alakalı bi' alakam yok
lakin öyküleri severim, bilirsin..
Bir deli'nin kendini avutmak için
uydurduğu yalanlar denebilir, sorularım için.
Yahut ıspanak neden bu kadar yeşil
ya da havuç neden bu kadar turuncu?
Böyle sorularım olabilirdi, ama aklım çöle gitti...
Nedense?
Ne biliyim.. Hayat işte..An...lık...
Uzun uzun yaz!
mayı seviyorum biliyo musun,
uzun uzun konuşmaları sevdiğim gibi...
Aklıma geldi, geleni kovmadım,
aklımda kal...sın...
Aklımın akıllı olması için 'O' bana lazım..
Çölde görülmeyen 'mavi' gibi....
Düştü...r, gör! ül-müş müdür?
Bilmem diyorum ben, hangi soru düşse aklıma...
İçimdeki sesleri duyacaklar diye
ürküyorum.
Oysa çöl yalnızlığı bu!
Kimseden değil,
kendimden medet umuyorum...
Öykü gibi olmadı bu, biliyorum.
Hangi denizlerden
geçilir ki çöle gitmek için?
Ay neyse... Durulma lı, 'korkma' malı yine...
Düşsel bir çöl buldu m ben senin yerine...
Kaybolmadım diyorum,
sadece çölde gezinti hoş geliyo kulağa, kanıyorum...
Avuntusuz kalışlarımın
mihmanı olabilir, bu sorularım,
öyküleşmeye çabalarım...
Belki de sana ve bana dair olmayan
bir öykü yazmaya çalışmak biraz da...
Bak yine uzun yaz...dım!
Diyorum sana, 'seviyorum' uzun uzun yazmayı...
Suç benim değil, firarlarımın...

Hiç yorum yok: