.

25 Şubat 2008 Pazartesi

Bebeğim'e...


Adı önemli değildi...

Gamzen mi var senin dedim...

Evet diyemedi...

Gamzesi yoktu onun...

ßen var sanmıştım...

Görünen şey yanağındaki çukurdu...

Oysa onun düşündüğü içindeki boşluktu...

Annesinin adıydı "var" dediğim...

Ama aslında yoktu...

Bırakıp giderken,

Düşün!!

memişti onu...

Ben düşündüm!

Sarıldım... Üzüldüm...

ßugün,

Kızım olur musun dediğimde

hiç düşünmeden "evet" dedi...

Seni çok sevdim ben derken

önce ben s e n i sevdim dedi...

Gamzen yok senin

bebeğim...

Sana her sarılışımda

her bakışımda

aklımda eksikliğin...

Belki sende bulduğum

b e n i m. . .

23 Şubat 2008 Cumartesi

Aşkı(nı) helal et....

sen
unut! ma. . . ( dın )

biliyorum...


unut(a)mazsın!

Vefayla kal can!








Ayrılıklar geceye benzer. Bütün yarınlar da sabaha can! Geceye az kaldı.

Ayrılık, gelini götürmeye gelen düğün alayı gibi kapımızda. Kimler ayrılmadı ki canından.

Ayrılığı, cennetten ayrılan Hz. Adem´e sor.

Tufan´da oğlunu dalgaların pençesinde bırakan Hz. Nuh’a,

Yusuf´u için inleyen Hz. Yakub’a, içindeki ejderle boğuşan Züleyha´ya,

yüreğinin sesini susturmak için bileğiyle dağları oyan Ferhad´a,

Şems için kavrulan Mevlâna´ya, binlerce evlâdını gurbete gönderen Anadolu´ya,

en çok da Resulü´nü Medine´ye gönderen o kutsal diyâra,

hasılı gidenin ardından bakıp kalanlara,

ocak gibi yananlara sor. Geride kalan, hep inleyendir ana misali, can!

Giden hep hep yârdır, ‘can’dan ‘can’dır!!

Her şeyi alıp götüren de ‘o’dur, götürdüklerinin iki mislini geride bırakan da...

Giderken arkada bıraktıklarına son bir kere bakıp da öyle gitmeli insan.

Yaşadıklarını, paylaştıklarını gönül heybesine yerleştirmeli.

Paylaşılan andır, zamandır, dönüşü olmayandır.

Paylaşılan hayattır can! Vefâlı olmalı insan.

Vefâ, sadece ‘has’ların vasfıdır can! Nisyan -unutmak- ise ‘ham’ların...

Bedene tutsak olmuş hoyratların nasibi yoktur vefâdan.

Gönlümüzün kitabında;

“Bize bir defa selâm vereni kıyamete kadar unutmayız.” düstûru kayıtlıdır.

Biz dersimizi; “Kabrimize gelip, bir defa Fatiha okuyanlar kıyamete kadar bizimdir.

İmânlarını kurtarmadan ölmesinler, ömürleri boyunca fakirlik görmesinler.”

diye dua eden,

hâlâ büyük bir vefayla Üsküdar´da dostlarını ağırlayan

Aziz Mahmut Hüdâyî’den almışız.

Nice vefâ kahramanının mânevî huzûrunda hürmetle,

edeple selâma durmuşuz.

Dostlarını daima vefâ ile hatırla can!

Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol,

kucaklayan yine s e n...

Kula vefâsı olmayanın Hakk´a vefâsı olmaz.

Git ki, vefanın ter ü tâze hüküm sürdüğü yeni bir hayata başla...

Haydi daha fazla durma karşımda.

Kurşun gibi bir anda al, ellerini benden.

Su gibi aksın ellerin ellerimden....

Yüreğini yüreğimde, gözlerini gözlerimde bırak da git.

Beklemeden, bir kelime bile etmeden git...

Canımı canımdan kopar da git...

Giderken son bir defa Hakk´ın selâmını esirgeme benden.

Arkada kalanın gözü yaşlı olur, yüreği yufka, gönlü ince.

Ben, içimdeki korla, bağrımdaki volkanla,

öylece dağ gibi arkanda kalayım.

Yapayalnız hecelerde kaybolan ben olayım.

Sen sağlam adımlarla yarınlara yürürken, yıkılan ben olayım.

Yeşeren sen ol, sulayan b e n. . .

Bana saplansın paslı mızrakların ucu, sana dokunmasın.

En çılgın isyanlarını, savaşlarını, sırlarını gittiğin diyarlara götürme.

Kötüye dair ne varsa benim yanımda kalsın.

Benim avuçlarıma bırak.

Ben onları dua dua ak kanatlı kuş gibi göklere uçurayım.

Benim payıma; ilâhî dergahtan,

ayrılık sahillerinde anıların gönüllü bekçisi olmak düştü.

Hak´tan gelene razıyım.

Sen geçmişi bana bırak can! Vefa nedir, bilir misin?

Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır.

Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere,

hayallere ihanet katmamandır.

Vefâ; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman,

ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.

Şimdi ayrılık vakti can! Gecenin en karanlık vakti.

Vaktin Yaratıcısı,

az sonra geceden gündüzü doğuracak.

Vakit gitme vakti, bizden aldıklarını gitmesi gereken yerlere iletme vakti...

Al can! Bu heybe senin.

Sol yanımdan bir parça kopardım senin için...

tâ özümden, tâ közümden...

Birazdan sabah olacak; yağmur yağacak...

Ardından gökkuşağı, sonra güneş

Birazdan bulutların ardından Güneş doğacak...”

Güneş bütün gecelerden güçlüdür can!

Çünkü güneş vefalıdır, gizlemez sevgisini.....

Vefâlıdır; en çok o getirir kâinata sevgilinin sesini, neşvesini.

Yırtıp atar karanlığın kasvetli perdesini...

En vefâlı delildir o sevgili adına...

Uğurlar olsun can! Yarasaların gözleri kamaşacak diye,

Güneş doğmaktan vazgeçmez...!

En büyük vefâ, Hakk´a götürecek fırsatları yakalamaktır.

Bulduğun her fırsatı zamanında değerlendirmektir.

Sakın ha! Fırsatları kaçırıp da, Kâlû Belâ´ya

Vefasız olma!

“Fırsatlar bulutlar gibidir, gelir ve geçer...”

Sakın ha! Fırsatları kaçırıp da, kaybetme bedbahtlığıyla yok olma.

Vasiyetim olsun.....

Vefayla kal can!

20 Şubat 2008 Çarşamba

Şimdi iyi şeylerden susmalıyım...

Şimdi iyi şeylerden susmalıyım uzun uzun alnımda kaynayan göğün müptezel alevinden damlayan atları koşmalıyım intişar caddelere ilkin kavmime susmalıyım kavmim bana susmalı ilkin ben buharlaştım güneşin suçu yok suçu yok kaatilin kurşuna duyarlıyım ölüler kazanılmış susku çiçekleridir evet evet balıklar da boğulur suyun yükünden hiçliğin çeşmesi akar parmaklarım akar nasıl da akar biz sızıdır derinlere, ta derinlere aktıkça erozyondur ruhumun ağaçsızlığına…sonra bana susmalıyım ağzıma susmalıyım sakırga doyana dek susmalıyım uslu köpekçik sonra o benim cinayetim o polisler bana benim adı geçen telsiz anonslarında adına sansür konan anarşist benim nabızda ikilem… Rabb’im yalnızlığa rölans… Rabb’im kargaşada cezm…Rabb’im faili malumdur yaşamak, Rabb’imdir ve hamd O’nadır... Hadi sevin bu son yenilgindir kalbim başını yere saplayıp son çıkışın buralardan duvara yaslanan kurşun geçirmez takkesiyle konuşur Kim’le şikayet içerek badanasından profile ağan sancısıyla yumruklarını duvarın döşüne nasıl yatırılan susuşunu anımsa yorgun bahçesinden nasıl yatırılan tarhların kundağına böcek cesetlerinin gelir geçer kokularını sürdün mü hiç o iştiyakın çıkrıkla in mideye gürültüsüne şiddeti boğazlayan kalan bana kalır ne kalacaksa elenen suküttan yağmurcuk koşusu kalır nefes nefese kaşıklanan sofralardır kalkılır boşluğun toynaklarından ezilere kezgin bir bıçak dağılır tene yumuşak yerinden hayır tende bağıran damarın ne güzel senin menevişlenmene hoyrat akıp giden sahilinden kanbize iyi geldi dişlerimize yapışan ruh toksitleri bize iyi geldi oturup içtik ağzımızın içsel sukunu başladıkça ordulara sokulan o başsızlık korkusu çöle giren zayıf bir nehir gibidir, şimdi meydan savaşı kazanılamaz, çünkü meydanı sulayan korku tutmuştur ellerinden kapanan ricat yoluna bile kadardüşlenen evlere… hadi sevin bu son yenilgindir kalbim başını yere saplayıp son çıkışın buralardan... kaybettik Vezir’im bu cephe artık bize haramkaybettik,son atın rüzgar kaldırdı naaşını bizde yontuldu mızrağın körlenen ucu…Vezir’im elimden tut şimdi kaybolan pusuladan yollarım hep giyotine çıkar bana Payanda ol kıraran saçlarını yolan dağlardan derisi kırışan denizlerden sakın beni bana çözülecek çünkü şimdi biriken sitemleri çünkü pusatladığım ne varsa bana ihtilal oluyor, yağmur uzak mevsimlere militan iklimler gibi çöküyor damsızlıklara şemsiyesizliklere…kaybettik işte zehirlediğim şehzadelerden kaybettik mücessem acılardan göremediğimiz Vezir’im koluma gir bana Payanda ol artık çeşm-i şehla uyusam toprak... ßu son başının eğilişidir kalbim öne sakladığın tüm o iri mavilerinle bu son yıkılışındır bu son kırtıpilliğin bu son kaçıp gidişindir hadi sevin bu son yenilgindir kalbim başını yere saplayıp son çıkışın buralardan...

19 Şubat 2008 Salı

Yüreğimin son durağı...

Yalanların ardında bembeyaz bir sevdanın
Unutulmayan ama unutulmaya çalışılan acıların
Her düştüğümde tutmaya çalıştıklarımın
Gidişini izliyorum. . .Senin için geri dönüyorum!
Ellerinin arasında kaybolan ellerimi
tutmanı bekliyorum...
Sensiz uyandığım bir sabahı
seninle dolu bir akşamla takas ediyorum!
Gidişim ölümün olur biliyorum!
Günün aydınlığında seni arıyorum...
Kokun gelmeli baş ucuma!
Huzuru bulmalıyım serin bakışlarında!
Sen uzaklarda kaldığını sanarken
Hep özlüyorum seni... Derken!
Ben yoruluyorum!
Hasretimizi hatırlatma bana...
Korkuyorum..
Sensiz geçen zaman "yok" benim için...
Yüreğimin son durağı
SENSİN!

12 Şubat 2008 Salı

Gönül. .




İKİMİZDE AYNI / YIZ...

11 Şubat 2008 Pazartesi

Ey Allahım...

Ey Allahım...
İlmine güvenerek senden
hakkımda "hayırlısını" istiyorum...
Gücüme güç katmanı istiyorum...
Sınırsız lütfundan bana
ihsan etmeni istiyorum...
ßen bilmiyorum ama sen biliyorsun...
ßen güç yetiremem ama sen güç yetirirsin
Ey ALLAHIM...
YAPMAYI DÜŞÜNDÜĞÜM BU İŞ
BENİM DİNİM DÜNYAM
VE GELECEĞİM AÇISINDAN
HAYIRLI OLACAKSA
BU İŞİ BENİM HAKKIMDA TAKTİR BUYUR...
O'NU BANA KOLAYLAŞTIR!
UĞURLU VE BEREKETLİ EYLE...
YOK EĞER BENİM DİNİM DÜNYAM
VE GELECEĞİM İÇİN KÖTÜYSE
ONU BENDEN BENİ ONDAN UZAKLAŞTIR. .
VE HAYIRLI OLAN HERNE İSE
SEN ONU TAKTİR ET!
VE BENİ HOŞNUT VE MUTLU EYLE. . .
Amin. .

10 Şubat 2008 Pazar

Geleceğini biliyordum..!

2 arkadaş vardı..
Arkadaştan da öte kardeş gibiydiler aslında.
Lise ve üniversiteyi beraber okudular.
Zaman geldi çattı ve askere gittiler. İkisi de farklı şehirdeydiler artık...
Fakat bir zaman sonra savaş çıktı.
Her şehirden askerler savaş bölgesine gönderiliyordu
ve kader onları aynı birliğe düşürmüştü.
Artık beraber savaşacaklardı..
Savaş sırasında kan gövdeyi götürüyordu, her yerde şehitler,
gaziler ve onların vücutlarından kopmuş organlar vardı..
Askerler siperlerden kafalarını bile çıkaramıyordu.
Derken komutan iki arkadaştan birine şehitlerden
kalan ganimetleri toplaması için emir verdi.
Görevi yerine getirmek için siperden hızlıca çıktı
ve ganimetleri toplarken ayağının dibinde bir bomba patladı.
Bunu gören diğer arkadaşı komutanına gitti ve :
- Komutanım izin verin gidiyim alıyım getiriyim arkadaşımı ordan !
- Hayır asker buna izin veremem,
oraya gitsen bile arkadaşını zaten kurtaramazsın,
o öldü ölecek ve senin de ölme riskini göze alamam !
- Komutanım lütfen izin verin, onu kurtarabilirim, lütfen gidiyim !
- Peki... Ama dikkat et
Komutanından izin alır ve arkadaşının yanına hızla gider
ve daha sonra üzgün bir şekilde geri döner. . .
Komutan yanına gelir ve sorar :
- Noldu? Öldü değil mi arkadaşın?.
Ben sana demedim mi, oraya kadar gidip
hayatını riske atmaya değer miydi?
- Değerdi komutanım
- Niye değerdi asker?
- Son sözleri için değerdi komutanım!!
- Neydi peki son sözleri?
- Geleceğini biliyordum !

SEV... (gili)

"SADECE O'NA KUL OLMAK LAZIM...
ßİR KÖLENİZ OLSAYDI SİZ ONUN ßAŞKASI İÇİNDE
KÖLE OLMASINA RAZI OLUR MUYDUNUZ?"
Sevgili günlük! Ne diyo bu yukarıda ki söz?
Kime neyi anlatmak istiyo?
Hem Sen sevgili değilsin ki günlük
ne anlamı var sana
"sevgili" demenin he günlük ?
Bak sorularıma bile cevap veremiyosun
bide sevgili oluyosun...
Bu sana çok fazla günlük!
Ben artık sana sevgili demicem
en sevgilinin sevgisi var içimde...
Bir duam vardı hep hayırlısıyla diye...
O duamın şimdi gerçekten kabul olduğunu görüyorum...
İlk defa kendimi ben olarak hissediyorum...
Bu çok güzel bi duygu anlayamazsın ki sen günlük...
Baştaki sözü de anlamadığın gibi...
Neyse günlük biz bi yola çıktık
ve gittikçe başka başka yollar çıkıyo önümüze...
İkimizde çokça sevinir olduk bu şeye...
Adı neyse... Henüz koyamadık...
Ama tanışma aşamasındayız diyebilirim...
Kiminle mi?
Aman sana ne günlük!
Magazinsel kavramları
boş ver be günlük
aşk'a gel...
Eyvallah...

8 Şubat 2008 Cuma

Uyandırmak için seni. . .



-I-
uyandırmak için seni

ayışığı sonatından geceyi çaldım

ıssız bir şehre gittim hiç gitmediğin

sessizliğe bilmediğin şiirler fısıldadım
.
rüzgârların dindiği kıyılarda

öykünü dinledim ıslak kumlardan

deniz uyuyordu ayak ucunda aramızda

tüy gibi uçarken zaman

aralık perdelerden yüzüne düşen

ayın tenha seslerini okşadım

açıklarda yitmiş bir yelkenliden

eğilip yıldızlara gölgeni öptüm
.
-II-
.
kimsesiz çocukların ince parmaklarıyla

dokundum düşlerinin kırılmış aynasına

eski resimlerin soluk çizgilerinden

ellerini seyrettim mağaralarda
.
uyandırmak için seni

bütün geçmişini yeniden yazdım

bir gülü iliştirip yalnızlığına

unuttum ne varsa
.
unutmadığın

uçucu bir kokuyla sardım çıplaklığını

bir dağ gecesi gibi ürperdi tenin

soluğundan soluğuma uzanan

uzun bir yol diledim
..
uyandırmak için seni

alnına solgun düşen saçlarını seyrettim

sonsuzluğu çağırdım avuçlarından

yalnız bir yıldız gibi
.
ölürken kalbim


Ayten Mutlu

7 Şubat 2008 Perşembe

Sus...(ma)

Seni anlamaya gücüm yetmiyor...
Her şey anlamsız geliyor...
Anlam arıyorum sadece
geceye sessizliğin düşüyor...
kal bile demedim..
kimbilir belki de gitmek isteyen bendim...
ßen sustum sen söyledin..
Şimdi sıra sende!
gücüm yok son oyuna...
sus...(ma)
01:55
30.01.2008

ZK

SeNde. . .


Acıyorum kendime...

Kanıyorum hiç yok yere...

Elimi tutan yok...

Öyle yanıyorum ki,

yangınıma çare yok...
...
Sen uzaksın sen tuzaksın!

Gönlüm anlamadı,

ama bana yar olamazsın...
...
ßeklemeyi sevmiyorum!

G i d i y o r u m...

Hoşça'kal...

Sen bende tükeniyosun

ßen sende bitiyorum...

ZK
17:10
01.01.08

6 Şubat 2008 Çarşamba

Yokluğunda. . .

Suskunluğuna mecbur olmak
ne kadar acıtıyor canımı bir bilsen...
Seni sensiz yaşarken...
Yokluğunda herşeye göz yumarken...
€n ağır gelen şey içimdeki sen...
Zor geliyor artık kaldıramıyorum ağırlığını...
Yüreğim yoruluyor...
Umutlarım yok oluyor...
Güllerim soluyor...
Gökyüzüm kararıyor...
VE sen hiçbirini görmüyosun...
Dayanamadığım bu işte...
O kadar yoksun ki...
Varlığına alışmak korkutuyor beni...
Ki biliyorum ben en çok senin yokluğunu seviyorum...
Sana anlatamadığım o kadar çok anım var ki...
Hepsinde bi parça hüzün bir damla gözyaşı...
Minik bi gülümseme belki söylediğin bir söz üzerine..
Bakışlarını görememenin ezikliği içinde...
Seni sensiz yaşıyorum!
Ki biliyorum ben en çok seni
yokluğunda
seviyorum. . .
ZK
KASIM 2007

4 Şubat 2008 Pazartesi

3 Şubat 2008 Pazar

Benim halim bu işte...

Hayat bazen ne garip geliyo bana bunu sana anlatamam... Anlatamam değil de anlatmaya yeterli cümleleri bulamam... Hayat "O" evet buralarda yine: ) İÇimde dışımda her yerde... Baş belası oluyorum yani "..." denen şeye...İyiyim ben bunu sana neden söylüyorum pardon yazıyorum bilmiyorum..! İnan bilmiyorum...Hayat çok garip..."Çok fazla sevgi istemiyorum bağlılık yapıyor çok fazla gülmek istemiyorum gerçekçi gelmiyor..." Bugün arabada bi yerden bi yere giderken içimden geçen cümlelerdi bunlar...Neyse...Benim halim bu işte... Hoşça'kal... kAL(ma) San da olur...

Seni görüyorum (gök)yüzünde...

.
Karlı dağlardan geçiyor yolum...


O kadar çok cümlem var ki içime yazıyorum...
Kendime susuyorum!
Seni görüyorum gökyüzünde!
Ruhunun çirkinliği yansıyor güne!
Çirkinsin düşlerimde bile!
01.02.2008
17:24