.

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Sonra içimdeki yalnız...lık...




Ayın son günleri. Dışarıda güneş.
Neden hep aydınlık umut verir insana?
Karanlıksa hep karamsarlık... Hissediyorum ben.
Bazen yanlış oluyor hissettiklerim.
Değer verdiklerim.
Bi bakıyorum oyun değişmiş ben başka roldeyim.
Bi oyun bitmeden diğeri.
Sonra o bitmeden başka bi oyun.
Oynamayı seviyor muyum?
Çocukça mı davranıyorum?
Vitaminsizlikten oluyor ya hani beyaz beyaz çizgiler,
o beyaz çizgilerden var artık tırnaklarımda,
sanırım sebebi bu aralar meyva yemeyişim.
Yemek desen yine aynı iştahsızlık mevcut bünyede..
Bugün dedi annem,piknik yapalım diye.
Deniz...
Denizi özledim.
Daha bi kaç gün önce gördüm onu.
Dalgarıyla mutluydu. Bi balıkçı vardı hatta.
Kıyısında.Sonra el ele yürüyen insanlar...
Sonra kalabalık. .
Sonra içimdeki yalnızlık...
Sonra uzun cümlelerden vazgeçmem. .
...
Sonra...

...


ne olsun?


ZK
145830052009

28 Mayıs 2009 Perşembe

Sen salak mısın yoksa beni salak mı sandın?

Bir kuzenim var onun yüzünden,erkeklerden nefret edicem! O kadar sinir oluyorum ki ilişkilerinde hiç te ciddi değil.Mesela bi gün oturuyoruz sohbet ediyoruz,
elinde cep telefonu mesaj yazıyor,
kim diyorum hep farklı isimler söylüyor!
Yuh dedim ya "yeni mesaj bile yazmıyorum hepsine aynısını gönderiyorum,uğraşmıyorum" diyor... Bazen diyorum, böyle kızlar nasıl oluyor, yani anlamıyorum, hem kuzenimi hem de onun kız arkadaşlarını, sevgililerini.. Herneyse bugün aradı beni. . Konuştuk,böyle ayrılık durumlarında, kendimi kuzenimin daimi psikologu gibi hissediyorum. Demem o ki; başıma bela kuzenimin bi ilişkisi daha nihayete erdi. Ve klasik olan şey;kuzen her ilişkisinin sonunda karşı tarafa telefonda küfür ediyor. Böyle bitiriyor."Sen salak mısın yoksa beni salak mı sandın?" Bu en basit cümlesi."Bana yakışan bu değil ama peşimi bırakmıyorlar" diyor. "Hatta ben küfür ettikten sonra bile arayanlar oluyor" diyor.Şaşırıyorum. Başta inanmamıştım sallıyor falan diye. Yakışıklı kuzenim. Aslında şaşırmam o kadar çok beğenilmesine değil. Bazı kızların bu kadar dengesiz olmasını anlamıyorum.Bu arada kuzenimin bi seksen'den fazla boyu var. Gözler zaten mavi.Boy pos yerinde yani! Ama sadece tipini beğenmekle bitmiyor ki... Sonra işte bu kızların attığı mesajlara falan baktım.İnandım. Hep diyorum,"senin yüzünden erkeklerden nefret ediyorum" diye gülüyor. Benim böyle olmamamın sebebi var diyor.Onuda biliyorum ama insanın geçmişte yaşadığı acı tecrübeleri onun hayatına giren herkesle
dalga geçme lüksünü vermemeli.Söylüyorum anlatıyorum konuşuyorum. Ama yok kuzen akıllanmıyor. Hep aynı sahneyi oynuyor. Ben sıkıldım, o sıkılmıyor.Bak aklıma geldi,bi gün alış veriş merkezinde yüzük bakıyorum yanımda da kuzen var. Kahve içmeye çıktığımız bi akşam.Sevgilim sanmış! lar... Hatta sorulmuştu.Bizde dalgasını geçmiştik bunun. Kandırmıştık milleti... Ne komikti. Sonra bana saat yüzük falan almak zorunda kalmıştı kuzenim.Takıları severim. Anı diye hatıra diye saklarım. Aldığı saat çok süslü bi'şey günlük hayatta kullanamıyorum yüzükte öyle, ama saklıyorum.İki yüzük almıştı biri kırmızı taşlı biri beyaz. Beyaz taşlı olanı çok sevmiştim,bi gün kuzenle bilek güreşi oynamıştık. Ben yenmiştim.Sonra o gururuna yediremedi yenilgiyi. Beni sinirlendirdi. Yumruk attım koluna isabet etti. Derken bana aldığı yüzüğü kırdım evet evet bunu ben yaptım.Bileklerim kuvvetlidir ince olsalar da. .Üf nereden nereye geldim,erkeklerin cıvık ilişkilerinden bahsedicektim.Yeni bir sevgili bulunca beni unutursun diye! çok korkuyorum. Bu şarkıda kuzenime gitsin.Aşk ihanetle yan yana olmaz. Eğer ihanet varsa aşk yoktur. Aşk varsa ihanet... Aşık olan insan aldatmaz.Başkasına bakamaz. Aşk olunca acı çekmek yerine aşık olunca mutlu olmalı-yım... Huzura doyma! lı...yım.Neyse sus! ma! lı...yım...
...
Söz sükunetin olsun. . .

26 Mayıs 2009 Salı

Kendimi kendime gizle! dim...

...
İçim acıyor yine sensin... Yine sensin baba...
Yine sebebimsin... Aslında çok basitti isteklerim.
Hep bir arada olmak...
Herkesin yaşadığı o şeyi bende istedim....
Ama sadece istedim...
Yollar hep oldu ömrümüzde...
Akıp gitti yollar,bizde gittik sessizce....
Cama yasladım başımı,yaşanmışlıklar yine peşimi bırakmadı...
Aslında "otobüste ağlanmaz" diye bi kaide yok biliyorum.
Ağlamadım. Yürürken de hiç ağlamadım ben.
İnan hiç...
Gözyaşlarım inci miydi akıtmaya kıymadım?
Bilmiyorsun ama, en kötüsü
hiç ağlayamamak...
Bütün gün bi sızı vardı içimde
dışarı çıkmayan,kendini kendine saklayan.
Mutluluk nedir ki
anlardan oluşan?
Kendimi kandırdım baba.
GÖRMEK İSTEMEDİM GERÇEKLERİ...
Kendimi kendime gizledim!
Kimseye ama kimseye gerçeği söylemedim!
Sen sevmelere kıyamazken beni,
nasıl bana öyle uzak kalabildin?
Artık sesini duyamam...
Her ayrılık bir başlangıç olmaz.
Beni hep kandırdılar baba...
Beni hep kandırdılar...
İnan çok ağlattılar...
ZK
23:13
26.05.2009

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Aşikar! dı-k...

Sorduklarım, sustuklarıyla aynı kapının ucunda oturuyordu. Ben 'yoksun' dedikçe, o 'varım' diyordu. Ben yok oldukça 'o' var oluyordu.Bedenime dokunuyordu. Kim olduğumu anlamaya çalışıyordu.Hiç tanımadığı biri kadar uzaktım ona, ama o bilmiyordu. Kör ebe oynamıyorduk ya da saklanmıyorduk. Aşikardı/k.Karanlıktı. Gece gündüze ağlıyordu. Susmuyordu. Hep konuşuyordu. Kokusu içime işliyordu... Neyini seviyordum ben bu hayalin? Bu soruyu her sorduğumda kendime,cevabım içimdeydi. Benimleydi. Kokusu...Kokusu beni benden ediyordu... Hatırladığım tek şey mutluluktu. Bi hayali yaşamanında ötesinde onunla hissettiğim huzur! du.Hep yanımda olsun! du... Çocuk kalbim gitmesini istemiyor! du. Oysa o her defasında "gitme vakti geldi "diyerek ardına bakmadan gidiyordu.Yavaş yavaş değil,öyle birden uzaklaşıyordu.Belki de hiç gelmiyordu. Ben geldiğini sandım. Sen aslında bana hiç gelmedin! diyemediğim için gitmelerine alıştım...Alıştıklarımıda en çok o biliyordu. Yüzüme vurmuyordu bilmediklerimi. Öğretiyordu usulca..Hayatın nasıl acımasız olduğundan bahsetmiyordu ama "ağlama" diyordu bana...Bilmiyordu. Bildiğimi. Biliyordu. Bilmediğimi. Onun gelmesini hep istedim.Gelmedi. Hayalini sevdim. Gitti. Tanıtmadan kendini. Sakla(n)dı herşeyi.Görmememi istedi gözlerindeki kederi. Ellerindeki titremeyi.Görmedim. Bilmedim. Ama hissettim.Bu yüzden o uzak yollara daha yakındı gözlerim.Bu yüzden aynı anlara denk geldik! Bu yüzden sev(e)medik! Bu yüzden hep gittik... Kalmak nedir? bilemedik...Bu yüzden bittik! Hiç başlamadan...Bi kere bile gözlerimizle gerçeğin yüzüne bakmadan...Bir şans verseydik hayata,yağan yağmurda bir damla olsaydık yeterdi...Bir umut olsaydık umutsuz olduğumuz zamanlarda...Yeterdi aşka...Yetmedi...Bir hikaye daha başlamadan,bitti...
ZK
17:59
25.05.2009

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Yıllar sonra. . .

"...Seni ben tanıdığımda,sen beş yaşındaydın" dedi bana.Saatler önce....Süslü bi'şeymişim biliyodum bunu. Hemen büyümek istermişim,annemin,onun ayakkabılarını giyer tak tak gezermişim,susmak bilmezmişim,meraklıymışım,gevezeymişim,ki hala öyleyim. .Sol kolumun kırıldığı zamanı bile biliyor. Geçmişten bi sürü anıyı çekti uzaklardan getirdi aklıma al işte karşında dedi sanki usulca o naif ses tonuyla... Elif geldi aklıma. Babası avukattı. Annesi kilolu esmer bi kadındı. Çocukluk arkadaşımdı. Resimlerimiz var hala albümümde şekercilerin önünde çekilmişiz o meşhur parkta,(şu an adını hatırlayamadım.) Herneyse o işte nişanlanmış iki sene önce annem şimdi çoktan evlenmiştir dedi. Aklıma geldi evcilik oynardık isimler takardık birbirimize yabancı isimler sinderalla ve ya ne bilim güzel isimler işte.Onun odasında oynardık. Odayı ikiye bölerdik bi köşe benim evim derdim diğer köşe senin. Birbirimize misafirliğe giderdik. Konuşurduk bebeklerimiz çocuklarımız gibi olurdu. Onlara da isim takardık tabi. Üf o isimler aklıma gelmiyor şimdi. Neyse 'Elif' bize geldiğinde balkonda oynardık. Sonra ailece sahile gezmeye gittiğimiz zamanları hatırlıyorum. Ailece görüşüyorduk çünkü. Hatta sahilde çekilmiş fotoğraflarımız bile bulunmakta. Sonra annemin hatırlatmasıyla Yasin Ağbi geldi aklıma. Oda karşı komşumuzun oğluydu. Bi kız kardeşi vardı 'Aslı' Yasin Ağbi 'gazetecilik' okuyodu İstanbul üniversitesinde sanırım yoksa Marmara'mıydı bak şimdi onu da hatırlayamadım. Neyse sempatik bi ağbiydi. O çok sesli kahkahalarını hatırlıyorum. Yüzü güzeldi. Yok canım platonik aşkım falan değildi.(Valla bak) Sonra okula giderken o, bazen pencereden dışarıyı izlediğim zamanlarda, hep denk gelirdi, görürdüm gidişini. Yeşil sırt çantası vardı. Beyaz tişörtü vazgeçilmeziydi. Ya da ben onu her gördüğümde beyaz tişörtü vardı üzerinde. Detay işte,aklımda kalmış.. Sonra sohbet devam ederken,Naciye teyze geldi aklıma tombalak bi'şeydi oda. Severdi beni. O'da komşumuzdu kısaca.Evimizin arkasındaki parka gittiğimizi hatırlıyor. Orta okulda vesikalık fotoğraf lazım olduğunda birlikte gitmişiz fotoğraf stüdyosuna. Onuda hatırlıyor. Yıllar sonra Annemin saklayıp bana gösterdiği o fotoğrafı, ilk gördüğümde ne hissettiğimi anlatmadım ona. Sonra o fotoğrafı hayatımda değeri büyük olan biri'ne verdiğimide söylemedim. Şu an cüzdanımda o fotoğrafımın olduğunuda bilmiyor. O fotoğrafı görünce çocukluğumu hatırladığımdan o masum gülüşümü, unutmak istemediğimden de haberi yok... Ve şu an içimi acıtan o şarkıyı dinlediğimide tahmin etmiyor. Annemle oturma odasında sohbet ediyor. Gözlerinin mavisi gülüyor belki,ama geçen yıllar onu hiç değiştirmemiş,ben bunu biliyorum. .Hep hatırladıklarımı yazdım sana. Ben... Ben nasılım şimdi? İyiyim diye kandıralım hadi herkesi. İyiyim iyi... Gerçek şu ki;iyi olmakla yetiniyorum,nasıl olduğumu bilmiyorum. . .

19 Mayıs 2009 Salı

Kah gülerken kah ağlar gibi olurken. .

....
Sigaranın ucunda bi aydınlık var ya bazen o aydınlık gibi hissediyorum kendimi.Küçücük ama kendini yakan...Bir gece balkonda efkarından içmek istediğin bunalıp gitmek istediğin vakitlerdeki gibiyim.Ben aslında güzel bi gün geçirdim. Piknik yaptık. Her yer yeşil. Kuş sesleri.Sakin.Detay dolu bi gezinti. Bi sürü şey var aklımda sana yazmak istediğim.Yeni tanıştığım insanlar.Biri 'Burak'. Benim gibi Ardahanlı:) Toprağım yani! Bu arada 'toprağım' birinin bana lafı.Her neyse kaderimizde benzeyişiyo Burakla,onunda annesi babası ayrı.Kalbinin güzelliği yüzüne yansımış gibi öyle güzel bi çocuk.Kardeşim olsun derler ya,öyle demeliyim sanırım bende burda. Birde Mert var adım mert kilolarım dert diyen bi ufaklık.Henüz 13 ya da 14 yaşlarında. Hepimiz o yaşlarda kendimizden büyük ablalara/abilere aşık olmuşuzdur,sanırım oda bana...:) Cidden bak. İkide bi lafla takılması falan. Ablacım diyorum ona ama:) Neyse Adnan var bide, top oynarken can kapan hep o oldu:) Kamalara kalan da ben! Nasıl koşuyorum toptan kaçarken.Çocukluğuma döndüm resmen,oynamadığımız oyun kalmadı. Bi ara çekirdek yerken ve aynı zamanda çay içerken isim türetmece bile oynadık birlikte.Güzeldi güzel. Arada bi farklı ortamlara girmek iyi geliyo bana. Yaşadığımı hissediyorum.Sevildiğimi anlıyorum. Unutmadan, birde Hasip var boy bi doksan çocukta, arkadaşımın kardeşi.Allahım çok matrak bi çocuk yaa: ) "Kirve" deyişini ondan kaparım yakında:D Cümle içinde çokça 'kirve' diyo:) Hani bi erkeğe denilebilir ama bi bayana ilginç geliyo yani bana. . Ve pikniğin en can alıcı noktası. Kebaplar. Arkadaşımın babası,Leventte kebaplarıyla meşhur bir yerde kebap ustası. (Adını yazmim şimdi reklam olmasın!: ) Patlıcan kebabı bile yaptı. (Ki benim en sevdiğim kebaptır kendisi: )Adana,Urfa o kadar çok kebap çeşidi vardı ki. Artı olarak mangalda tavuk,kanat.Dolma biber közde çok güzel oluyo keşfettim.Közde domates Allahım yerken dur diyemiyorum kendime! : ) Biber patlıcan aynı şekilde. :) Bu yazıyı okuyan kişi tamam haklısın,yediğimiz içtiğimiz bizim olsun ama yazmak istedim işte! Okuyanların canı çekebilir.(Ama oda umurumda değil. Çok istiyosanız gidin sizde pikniğe:)Çok uzun zaman olmuştu,piknik yapmayalı.Devrik cümleleri seviyorum. Kendimi sana anlatmayı da.Küçük ama komik bi anı var bugün anlatıldı bana da. Arkadaşımın yengesi kaynanasıyla pazara gidiyor.Ki piknikte bizimleydi Gülizar teyze. Gucci gözlükleriyle masa da bi köşe de oturuyodu. Torunlarını izliyodu.Pazarda bi pazarcı şöyle demiş kendisine "Güneş gözlüğün olaydım teyze" : )) Çok güldük bu olaya arkadaşımla:)Hep özlediğim şeyler var ya benim sende bilirsin aile ortamı anne baba çocuk kardeş vs. Bugün buna doydum sanırım.Neden demeden yaşadım.İsyan etmedim içimden. Neden benim diye başlayan cümlelerim olmadı. Hayır yalan! değil.Arkadaşımla ağacın gölgesinde dertleşirken şarkı söylerken kah gülerken kah ağlar gibi olurken o hiç aklıma gelmedi...Adını anmadım. Ateşinde yanmadım. Bir türkü vardı 'kime kin ettin' diyen. Onuda söylemedik. Bizi kuşlar dinledi sessizlik dinledi,rüzgar dinledi.Gözümden akamayan gururuma yenik düşen yaşlar vardı.İsim türetmece oynarken onun adını söyledi ve bana uzun uzun baktı.Ne dedim sesli bi şekilde. Ne? Hiç...ti aslında cevabı. Ama o bile olmadı... Çok detay var aklımda telefonda gözümüz kapalı şarkı seçerken dinlemek için,beni anlatan o şarkının çıkması. Ve benim onun için şarkı seçerken onun sevdiği şarkıyı bulup açmam. Ondan habersiz. Çocukla çocuk olmam. Dostla dost. Anneyle anne. Evet üşür üstüne bi'şey giymeliydi demem. Hepsi benim.Bazen çok sesli,bazen sessizim...

15 Mayıs 2009 Cuma

Affet beni!

Ne hissettiğimi bilmiyorum.Sadece yazmak istiyorum ya da ağlamak. Ama bildiğim;acı çekmeyi sevmeye başladığımı öğrendiğim. Yoksa insan nasıl mutlu olabilir ki,ağlarken, telefonda "onunla konuştum" diye... Hala dost...sun sen. Hala sensin işte. Sen yine yollardasın. Ben yine oradayım. O kadar safım ki,biliyosun. Sana kendimi anlatmama gerek yok ki. Neden böyle olduğuma dair hiç bi fikrim yok. Ciddiye almıyorum sanki hayatı. Yarım yamalak yaşıyorum! Olması gerektiği gibi. Kurallarım yok! Kaybettim bi'şeyleri. Hala o saf kız olsam da umuda olan inancımı çoktan yitirdim. Dedim ya sana da. Sana yaptığım haksızlıktan öte kendimi en büyük yanlışı yaptım ben. İyi oldu sesini duymak yeniden. Yeniden seninle konuşurken ağlamak. İyi oldu. Hak ettim ben! Sana "affet beni" demek için bile yüzüm yokken duydum ya senin için değerimi,bu bitirdi yüreğimdeki sevimsiz bekleyişi. Sana suç bulmuyorum ama keşke diyorum daha çok anlatsaydın gerçekleri... Konuşmak yetmeseydi. Bağırsaydın. Bağırmak yetmeseydi. Haykırsaydın yüzüme, benim göremediklerimi. Sen hep,benden daha iyi bildin beni... Hep aynı kal. İçimde hissettiğim yerde. Hep biliyordum bir gün gerçekleşecek o konuşma diye. Ve işte saatler önce gerçekleşti. O kadar zaman hiç geçmemiş gibi. Sanki. Affet beni... Seni üzdüğüm için değil... Kendimi değersizlikle mükafatlandırdığım için. .Affet!

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Sen gel-me-den...

...
Özlüyor musun aydınlığı?
Her sabah soruyor musun,
yediğin ekmeğe peynire zeytine
neden bu kadar yalnızsın diye!
Bekledin mi benim gibi güneşli günleri?
Zindan mıydı içinden çıkamadıkların umuduna?
İstedin mi bazen susmayı bazen konuşmayı...
Uzaklara bakarken hayallere dalmayı...
Sadece bir kavuşmayı özledin mi...?
Hep 'o anı' düşünerek geçirdin mi günlerini?
Bugün birlikte gittiğmiz yerlere gittim.
Birlikte çay içmiştik o sahildeki çay bahçesinde.
dedim içime...
Adımlarım hızlandı.
Kaçmak mı istedim?
Ama niye geldim.
Kendime insafsızlık ettim.
Görmeliydi gözlerim yok oluşunu.
Hatıralar canlanmamalıydı ama olmadı...
Sonra başladım saymaya
birlikte yaşadıklarımız geldi aklıma.
Bazen sırf sana benziyo diye aldandığı/m hayatlar vardı
onları düşünmek istemedim.
Yürümüştük birlikte...
Gülmüştük birlikte...
Üzülmüştük birlikte...
Hep birlikte...
Peki ya şimdi neden ben kendimleyim.?
Neden sensizim?
Ve neden kırgın nedenlerim...?
Güneşli bi gün.
Denizin kokusu.
Kalabalık.
İnsanlar geçiyor yanımdan.
Kimi vapuru kaçırıyor kimi otobüsü.
Hayata koşan o kalabalığın arasında.
Bi bankta oturan yalnız' lık-tım ben...
Sen gelmeden...

11 Mayıs 2009 Pazartesi

An-la-dı...

Pazar günü öğleden sonra,
kaç haftadır bi türlü gerçekleşemeyen
evde mutfak bölümünde yapılması gereken
tadilat başlıyor.
Ev darmadağın. Mutfak eşyaları
salonun herhangi bi köşesinde duruyor.
Usta çocuklarını ve karısınıda getirmiş.
Bu samimiyet neden?
Eşi annemin uzaktan akrabası..
Tam erzurum şivesiyle konuşuyo öyle tatlı (bi abla)
Bana dediği cümle; "Sen çok hoşuma gittin,
Allah hayırlı kaderler yazsın sana,iyilerle karşılaştırsın"
amin birde eklediği cümleler var tabi
"Duydum ki gelen taliplerini istemiyomuşsun,
böyle yapma çok düşünmemek lazım bu işlerde.
Evlen sende. Nasıl güzelsin."
Konuşurken cümle içinde çokca güzelim diyor bana. .
Herneyse. . Bi kızı bi oğlu var.
Kızı küçük daha okula gitmiyor adı "Rümeysa"
Oğlu ikinci sınıfa gidiyor adı "Emre"
Sürekli babasına yardım etmeye çalışıyor
o minik elleriyle..
Küçük bi mola çay faslı derken Rümeysa salona gidiyor.
Bende kırılcak eşyaların çokluğundan,
onu takip ediyorum.
Bi kaç soru sorma bahanesiyle.

-Adın ne senin?
-Rümeysa
-Okula gidiyor musun Rümeysa?
-Yok ben gitmiyorum abim gidiyor.
-Peki.
-Benim adımda Z.
-Tamam Z. abla.
- : ) (Gülümsüyorum burada)
-Senin baban yok mu?
-Var.
-Babanın adı ne?
-....
(Aslında burada susmuyorum da yazmanın anlamı yok.
Herneyse o minik bakışlarıyla utangaç utangaç
bakarken bana birden soruyor.)
-Baban neden evde değil?
-Çalışıyor. (Beyaz yalanım)
-Ama bugün pazar.
.
-......
.
(Susuyorum o sormaya devam ediyor.)
-Annen ve baban ayrıldılar mı?
-Evet...
-Anladım...

Diyor... O cümleye karşılık,
bir cümle kurup söylemek
istiyorum ama söyleyemiyorum.
Susuyorum sadece. Sarılıyorum birde.
Yok ağlamıyorum. Beni anlamasını anlıyorum.
O çocuk yüreğinin üzüldüğünü hissediyorum...

***

Sonra giderken saçlarını düzeltiyorum Rümeysa'nın.
Yine gelin ablacım kendine iyi bak,

anneni üzme tamam mı diyorum
tamam abla diyor...

Gidiyor/lar...

5 Mayıs 2009 Salı

Rüya. (da).sın...

...Ne istiyorum biliyor musun? Şöyle upuzun bi sahil. . Hava ne çok sıcak ne çok soğuk.. Yürümek istiyorum sonra birden durmak! Denize bakarken,yanıma gelen birini fark etmek istiyorum. Hiç orada olmadığını bildiğim halde,üşüdüğümü hissetmesini beklemeyi,istiyorum.(Zaten ben hep üşürüm, sabah kalktığımda bile ellerim buz gibi. Kansızlık var kanımızda sebep belli.) Herneyse istediklerimi anlatıcaktım,şu Funda Arar'ın klibindeki gibi bi adam çıksın karşıma! Üşüdüğümde ceketini versin bana. . Bunu istiyorum resmen ya! O adam hem çok yakışıklı, eveeet evet onun gibi biri olmalı! Karşıma çıkan adamı diyorum canım.Nerde kalmıştık? Yanıma geliyordu.. . Konuşmaya başlasın sonra... Bi parça şefkat yeterli bazen sevgiden bile önemli ama o hep yanımda olmalı. Gitme zamanı geldiğinde susmalı ama susarken de bişeyler anlatmalı. Masal anlatmasa da olur hatta masal istemiyorum ben büyüdüm masal dinleyecek yaşımı çoktan geride bıraktım. Hikaye anlatsın bana. Olan, yaşanan, nasihat verip hayatı anlatan. Böyle hikayeler anlatsın. Ama arada güldürsün yüzümü,hüzün çok durmasın yüzümde. Unutmasın çocuksu gülüşümü...

3 Mayıs 2009 Pazar

O çocuk kalbim...

Garip ya en son yazdığımda sana nasıl mutsuzdum. Şimdi çok farklı bi durum. Mutluyum. Umut denen bi'şey var içimde nereden geldi buldu beni bilmiyorum. Ama böyle durup dururken kendimi gülümserken buluyorum. Aşk mı? Yeni bi rüzgar mı sebep buna? Bilmem ki. Uf bazen nasıl sinir oluyorum ona,buna,şuna sonra yine gülüyorum, biliyosun kendimi çok beğeniyorum. Gülerken... Hani derler ya "ben çok güzelim" diyen değildir diye! Valla ben güzelim. Ama bu mutlu olmama yetmiyo işte. .Keşke yetseydi... "çok mu küçük duruyorum ben?"Ya neden sordum ki o soruyu ben sana? Bi'şeyler söyle ama susma.Beni dinlemekten memnun musun? Sende umutlu musun? Allahım ben napıyorum kendi kendime yazıyorum,kendi kendime konuşmuyorum. Hayır o kadar delirmedim! Hem cevap vermeyen bi'şeysin sen...Bazen çok saçmaladığımı düşünüyorum. Hatta öyle ki an geliyo yazmak istiyorum sana. . Cümlelerin içinde kaybolmak istiyorum. Öyle böyle değil sayfalarca yazmak. Ne yaşadıysam. Sonra yazmaktan vazgeçiyorum.Sonuçta sana herşeyimi anlatmıyorum. Benimle ilgili bilmediğin bi sürü şey var... İşte bazen sana kendimi anlatmayı bile saçma buluyorum. Ki bunu ben yapıyorum. Yani kimse zorlamıyor yaz! diye. . İçim var ya içim, o çocuk kalbim... O söylüyor Z. sen susmamalısın hep yazmalısın. . . Umutlarını. Anılarını. Ama en çok acılarını...

1 Mayıs 2009 Cuma

Anlam-sız-lık

.... Çok sıkıldım... Çok bunaldım... Huzuru hissedemediğim zamanlar çok acı veriyo ruhuma... Sen geliyosun aklıma. . . Bütün resimlerini sildim... Ama duruyo vesikalık fotoğrafın cüzdanımda hala... Sonra o yüzük kutusunda. . "Seni çok seviyorum" diye yazdığın kağıtta aynı ama yaşanan zaman şimdi çok farklı. . . Eğer çok sevmiş olsaydın beni yaşar mıydım bu acıları? Neden saklıyorum ki onları? Neden yani? İçimi kemiren bunca şeyden sonra yaşadığım anlamsızlık mı? Yoksa anlamsız kalan sana yazdıklarım mı? Hiç... Ardından bana kalan sadece bu. . . Evlilik diye diye kemirdiler umudumu. . . Zorunluk mu? Ne bu? Açıkla! sana.... Anlat! sana... Başkasının olduğumda mı kurtulurum senden? Nedir yani....? Çok anlamsızım... Çok yalnızım...
ZK
MAYIS/2009