.

11 Mayıs 2009 Pazartesi

An-la-dı...

Pazar günü öğleden sonra,
kaç haftadır bi türlü gerçekleşemeyen
evde mutfak bölümünde yapılması gereken
tadilat başlıyor.
Ev darmadağın. Mutfak eşyaları
salonun herhangi bi köşesinde duruyor.
Usta çocuklarını ve karısınıda getirmiş.
Bu samimiyet neden?
Eşi annemin uzaktan akrabası..
Tam erzurum şivesiyle konuşuyo öyle tatlı (bi abla)
Bana dediği cümle; "Sen çok hoşuma gittin,
Allah hayırlı kaderler yazsın sana,iyilerle karşılaştırsın"
amin birde eklediği cümleler var tabi
"Duydum ki gelen taliplerini istemiyomuşsun,
böyle yapma çok düşünmemek lazım bu işlerde.
Evlen sende. Nasıl güzelsin."
Konuşurken cümle içinde çokca güzelim diyor bana. .
Herneyse. . Bi kızı bi oğlu var.
Kızı küçük daha okula gitmiyor adı "Rümeysa"
Oğlu ikinci sınıfa gidiyor adı "Emre"
Sürekli babasına yardım etmeye çalışıyor
o minik elleriyle..
Küçük bi mola çay faslı derken Rümeysa salona gidiyor.
Bende kırılcak eşyaların çokluğundan,
onu takip ediyorum.
Bi kaç soru sorma bahanesiyle.

-Adın ne senin?
-Rümeysa
-Okula gidiyor musun Rümeysa?
-Yok ben gitmiyorum abim gidiyor.
-Peki.
-Benim adımda Z.
-Tamam Z. abla.
- : ) (Gülümsüyorum burada)
-Senin baban yok mu?
-Var.
-Babanın adı ne?
-....
(Aslında burada susmuyorum da yazmanın anlamı yok.
Herneyse o minik bakışlarıyla utangaç utangaç
bakarken bana birden soruyor.)
-Baban neden evde değil?
-Çalışıyor. (Beyaz yalanım)
-Ama bugün pazar.
.
-......
.
(Susuyorum o sormaya devam ediyor.)
-Annen ve baban ayrıldılar mı?
-Evet...
-Anladım...

Diyor... O cümleye karşılık,
bir cümle kurup söylemek
istiyorum ama söyleyemiyorum.
Susuyorum sadece. Sarılıyorum birde.
Yok ağlamıyorum. Beni anlamasını anlıyorum.
O çocuk yüreğinin üzüldüğünü hissediyorum...

***

Sonra giderken saçlarını düzeltiyorum Rümeysa'nın.
Yine gelin ablacım kendine iyi bak,

anneni üzme tamam mı diyorum
tamam abla diyor...

Gidiyor/lar...

Hiç yorum yok: