.

20 Şubat 2008 Çarşamba

Şimdi iyi şeylerden susmalıyım...

Şimdi iyi şeylerden susmalıyım uzun uzun alnımda kaynayan göğün müptezel alevinden damlayan atları koşmalıyım intişar caddelere ilkin kavmime susmalıyım kavmim bana susmalı ilkin ben buharlaştım güneşin suçu yok suçu yok kaatilin kurşuna duyarlıyım ölüler kazanılmış susku çiçekleridir evet evet balıklar da boğulur suyun yükünden hiçliğin çeşmesi akar parmaklarım akar nasıl da akar biz sızıdır derinlere, ta derinlere aktıkça erozyondur ruhumun ağaçsızlığına…sonra bana susmalıyım ağzıma susmalıyım sakırga doyana dek susmalıyım uslu köpekçik sonra o benim cinayetim o polisler bana benim adı geçen telsiz anonslarında adına sansür konan anarşist benim nabızda ikilem… Rabb’im yalnızlığa rölans… Rabb’im kargaşada cezm…Rabb’im faili malumdur yaşamak, Rabb’imdir ve hamd O’nadır... Hadi sevin bu son yenilgindir kalbim başını yere saplayıp son çıkışın buralardan duvara yaslanan kurşun geçirmez takkesiyle konuşur Kim’le şikayet içerek badanasından profile ağan sancısıyla yumruklarını duvarın döşüne nasıl yatırılan susuşunu anımsa yorgun bahçesinden nasıl yatırılan tarhların kundağına böcek cesetlerinin gelir geçer kokularını sürdün mü hiç o iştiyakın çıkrıkla in mideye gürültüsüne şiddeti boğazlayan kalan bana kalır ne kalacaksa elenen suküttan yağmurcuk koşusu kalır nefes nefese kaşıklanan sofralardır kalkılır boşluğun toynaklarından ezilere kezgin bir bıçak dağılır tene yumuşak yerinden hayır tende bağıran damarın ne güzel senin menevişlenmene hoyrat akıp giden sahilinden kanbize iyi geldi dişlerimize yapışan ruh toksitleri bize iyi geldi oturup içtik ağzımızın içsel sukunu başladıkça ordulara sokulan o başsızlık korkusu çöle giren zayıf bir nehir gibidir, şimdi meydan savaşı kazanılamaz, çünkü meydanı sulayan korku tutmuştur ellerinden kapanan ricat yoluna bile kadardüşlenen evlere… hadi sevin bu son yenilgindir kalbim başını yere saplayıp son çıkışın buralardan... kaybettik Vezir’im bu cephe artık bize haramkaybettik,son atın rüzgar kaldırdı naaşını bizde yontuldu mızrağın körlenen ucu…Vezir’im elimden tut şimdi kaybolan pusuladan yollarım hep giyotine çıkar bana Payanda ol kıraran saçlarını yolan dağlardan derisi kırışan denizlerden sakın beni bana çözülecek çünkü şimdi biriken sitemleri çünkü pusatladığım ne varsa bana ihtilal oluyor, yağmur uzak mevsimlere militan iklimler gibi çöküyor damsızlıklara şemsiyesizliklere…kaybettik işte zehirlediğim şehzadelerden kaybettik mücessem acılardan göremediğimiz Vezir’im koluma gir bana Payanda ol artık çeşm-i şehla uyusam toprak... ßu son başının eğilişidir kalbim öne sakladığın tüm o iri mavilerinle bu son yıkılışındır bu son kırtıpilliğin bu son kaçıp gidişindir hadi sevin bu son yenilgindir kalbim başını yere saplayıp son çıkışın buralardan...

Hiç yorum yok: