.

27 Ocak 2008 Pazar

Dilini kalbine koy...





Dostum elini kalbine koy!

Kalbini drahşan bir ırmağın kıyısına...

Karanlık zamanlarda hiçliğe bulaşmış adımlarını,

derin kavrayışlardan uzak savruk dokunmalarını,

şimdi dirilmeye hünerli bir akışın arındırmasına uğrat!

Dostum elini kalbine koy...

Kalbini suskunluğun kutsalında biriken

bir duanın koynuna koy...

Ve şimdi boşluklara tapınan sözlerini,

anlamaları kirletişmiş kelimelerini,

dost yüzü bulamamış iniltilerini,

göklerde ağırlanmaya çağıran

bir davetin müjdesine ulaştır...

Uzat avuçlarını!

Ağlayan yakarışların dumanlı gözlerine berraklık,

takatsiz bakmalarına fer niyetine,

ğöğü yıldız tohumlarıyla donatan gecenin Sahibine uzat!

Kabuslarla hırpalanan uyanmalara ferahlık niyetine,

güneşin binbir ümitle övdüğü sabahın Rabbine uzat!

Gür bir şimşek gibi bazen...

Bazen ansızın beliren bir yağmur bulutu gibi....

Sözler uzat dostum kıblesi göklere;

secdesi Rahmana ilişkin sözler...

Alnı teslimiyetle yıkanmış pak sözlerin olsun..

Vakitsiz bunamış ağızlardan olma sen!

İğreti duruşlarını devir...

İffetsiz sokakların salgın

ve sahtekar heveslerinden çevir başını çevir!

MASUMLUĞUNU İNCİTEN

üvey bakışlardan çevir başını...


YARADAN RABBİN ADINA ÇEVİR...

''NİSANUR DOĞAN''

Hiç yorum yok: