.

15 Aralık 2010 Çarşamba



Bir. Hani insanın çirkinliğini yüzüne vururlar ya,
bilmem nedendir bende farklı oluyor bu durum.
Güzelliğimi yüzüme vuruyorlar,
sen güzelsin*
Sıradan insanlar böyle bir iltifat duyduğunda
sevinebilirler,
ama ben sevinemiyorum nedense...
Yani o nedeni aslında hiç merak etmiyorum.
lakin yazmak istiyorum orası ayrı konu.
Güzel olduğumu biliyorum hani çok ukala olmak değil bu.
Sadece görünen gerçeğin farkındayım hepsi bu.
Son iki cümlemin sonunda bu demişim.
Şimdi fark ettim uuf bunu yazmamın hiçbi anlamı yok,
öylesine işte...
Öylesine cümlelerden biri olsun diye...


İki.Küfreden erkeği sevmiyorum,
tamam şakasına küfür ediyorum ben arkadaşlar arasında,
böyle s*ke s*ke vericek demişliğim var zamanında,
aman yanlış anlamayın kendini vermiycek,
sadece almam gereken birşeyi alamamamın sonucunda
söylediğim küfürlü bir cümlem idi...
İşte ne diyordum küfür eden erkek...
Hem de bir gece yarısı kulağımın dibinde...
Iyyy hiç hoş değil,
nerden estiyse , belirteyim dedim,
küfür eden erkeklerden haz etmiyorum.

Üç.Bu satırları okuyanlar var mı bilmiyorum yani önemseyenler,
aman okumayın hepsi bana ait saçmalıklar...
Bir tek ben okusam yeter!!
Dans etmeyi seviyorum balık tutmayı da ,
bunlardan birini hiç yapmadım,
hangisi mi ? Tabi ki balık tutmak..
Bir de hayalim var ya kız kulesinde evlenme teklifi almak...

Bak okuyosan bunu, bana evlenme teklifi etmeyi düşünen insan;
tekrarlıyorum hayatımın teklifini orada (kız kulesinde) almak istiyorum,
aklında bulunsun unutma bu detayı yani...
O yüzden ikinci kez hatırlatıyorum...

Dört.Haha, deli...yim ben, neden böyle sayıyorum bilmiyorum
sonucunda bi'şey olmıycak okuyucu deliyim demiştim di mi ?
ve biz deliliğimle aynı şehirde bile değiliz üstelik...
Farklı kentlerde yaşıyoruz, farklı sabahlarımız var.
Ve neler yaşadık bu zaman içerisinde, neleri göze aldık?
Birlikte neleri atlattık? Hepsinin cevabını biliyorum,
ve bildiğim cevapları seviyorum..
Seni sorgulamıyorum,
ama en çok neyi seviyorum biliyor musun bilok,
sana adınla seslenmeyi... Yani ben sana adını söylediğimde,
"bilok" dediğimde hep burda ol istiyorum....
Anladın sen anladın .


Beş.Farklı mevsimler yaşıyoruz sen orada sıcaksın,
ben burada buz gibi...
Ah birbirine uzak, ayrı iki kent gibi,
birbirimize kavuşmamamız o kadar uzak ki.
Kar yağıyor hüzünlerimin üstüne,
bu soğukta bile ateş gibi oluruz ,
eminim bundan..
Sen benim olursan olay olur,
sen benim olursan dünya durur ...
Aşktan mı bahsettim? Bilmem ki,
belki de o yok/ tu / r . . .


Altı. Burada bitti,
yani aslında yedi dediğimde bitirmek isterdim seni,
hani uğurlu sayım ya ondan,
fakat altıda bitirdim işte,
bazen her şey istediğin gibi gitmez,
umdukların bulduklarınla aynı değildir,
ama buldukların hep senin..dir..
O nedenle diyorum ki bilok,
kendimi bir zafer kazanmış gibi hissediyorum...,
Çünkü bulduğum benim oldu,
çünkü umduğu bulduğum..du...
Daha fazla anlatmamalı,
daha fazla yaşamalı...
Tamam mı bilok?
Burada bitti satırlar yedi filan yok,
diğer postlarda görüşürüz,

selametle.

3 yorum:

mirza dedi ki...

İtinalı olmayan sözlerin içindeki geçişleri görmemek olmaz ki... Bazen hepimizin yaptığı ama sizin gibi yansıtmadığı şeyler :) Hayatta aynen böyle, siz içten yazdınız çünkü hayatta en mutlu olduğumuz anlarımız saçmalıyıp, çılgınlık yaptığımız zamanlardır. Çok şeye bakarızda görmek bambaşka... Tşkkrlr

ZK dedi ki...

"..Ben aslında söylemediklerimi anlattım.. Bir sürü şey anlattım hiç bir şey söylemedim, bir sürü şey söyledim hiç bir şey anlatmadım.. "bulduğum umduğuydu"

Orospu Kırmızı dedi ki...

Üç.Bu satırları okuyanlar var mı bilmiyorum yani önemseyenler

ben okudum,önemsedim. bundan sonra da önemseyeceğim gibi geliyor. blogu beğendim. eline sağlık :)